Organize kabahat örgütü lideri Sedat Peker, “Deli Çavuş” hesabından 75 tweet paylaştı. Peker paylaşımlarında “Bugün bakanlardan dahi kuvvetli olan fakat kamuoyunda hayli fazla bilinmeyen üç farklı yapıya ufak bir selam vereceğiz” dedi ve bu yapıların “karanlık yapılar” olduğunu yazdı.
Peker tweetlerinin birçoklarında, bu yapılardan biri olduğunu öne sürdüğü Türk Medya kümesinin sahibi Hasan Yeşildağ ve kardeşleri Metin, Zeki ve Ali Yeşildağ hakkında tezlerde bulundu.
Hasan Yeşildağ’ın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1998’de Pınarhisar Cezaevi’nde yattığı devirde korumalığını yaptığı öne sürülmüştü.
Peker’in paylaştığı tweetler şöyleki:
40 yaşından genç olan kardeşlerim siz benim şahidimsiniz. Seçime 2 ay kalaya kadar bekleyeyim dedim. Lakin onur düşkünü olanlar kendilerini perde gerisinde saklayıp Mehmet Ağar’ları (orijinalinde hafifçe) Doğu Perinçek’leri (Çin malı) önüme çıkararak gücümü oraya kanalize etmemi istediler.
“Bakanlardan dahi kuvvetli olan üç farklı yapıya ufak bir selam vereceğiz”
Bugün bakanlardan dahi kuvvetli olan lakin kamuoyunda fazlaca fazla bilinmeyen üç farklı yapıya ufak bir selam vereceğiz (ufak dediğime bakmayın).
Birinci yapı Türk medyanın da sahibi olan (Akşam, TV24, TV360, biroldukca mecmua ve radyo) deyyusu ekber Hasan Yeşildağ ve kardeşi Zeki Yeşildağ. Bu 2 kardeş son vakit içinderda 25 milyar TL’lik devlet ihalesi alan Yapı Yapı firmasının da % 25’lik bâtın ortaklarıdır. Ayrıyeten iktidarın tüm kritik bilinmeyen kararlarının alındığı Ulus’taki o meşhur kafenin de sahipleridir.
“Hasan Yeşildağ ve kardeşi tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar”
Ayrıca iki İsrail vatandaşının Tayyip Erdoğan’a suikast yapacaklar palavrası ile tutuklandıkları Çamlıca kulesindeki kafenin de sahipleridir. Bunun dışında tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar (daha öteki biroldukça zenginlikleri de var). Ali Yeşildağ isimli üçüncü ortak olan kardeşlerini nasıl diskalifiye ettiklerini de size anlatacağım.
Dünyanın en karanlık insanı olarak kabul edilen Papa Rodrigo Borgia’nın bile yanlarında pak kalacağına inanabilirsiniz. İkinci karanlık yapı iktidarın avukatları olarak bilinen hâkim ve savcı tayinlerinde bakandan bile daha tesirli olan şahısları konuşacağız.
Üçüncü karanlık yapı ise çabucak hemen danışmanken dahi bakanlardan daha kuvvetli olan, o tarihlerde bile Sn. Cumhurbaşkanı’nın uçağına binecek şahısları belirleyen mücahit arslan’ı konuşacağız. Okuduklarınıza inanamayacaksınız. Lakin hepsinin kanıtı bende. Söyleyin onlara beni yalanlasınlar (inşallah)
Bugün itibariyle Yeşildağ ailesini konuk edeceğiz. Ne bir eksik ne de bir fazla (İlk tanıştığımız andan bugüne kadar) 1989 yılında Paşakapısı cezaevinde Ali Yeşildağ ve Metin Yeşildağ ile tanıştım (Hasan ve Zeki’nin kardeşleri).
Bayrampaşa cezaevinde o devrin ünlü mafya kümeleri bu iki kardeşi kendi koğuşlarına aldılar. Olağan bu iki kardeşe kelam geçiremeyince onlara makûs davranarak yan koğuşa yolladılar. Cezaevlerinde o güne kadar birinci uygulanan göğsüne ve sırtına kitapları sararak üstünü de nevresimden kesilen bez modülleri ile sabitleyip sabah sayımında çabucak hemen mahkumlar uyurken bahçede paklık yapılırken kendisine saygısızlık yapanların bulunduğu koğuşa dalarak orda da bir kişiyi öldürüp 7-8 kişiyi de ağır yaralayarak (kendisi hiç yara almadan) dışarı çıkabildiği için bu iki kardeş tüm cezaevlerinde konuşulur hale geldiler. Bayrampaşa cezaevinden bu cinayet ve olaylar niçini ile Üsküdar Paşakapısı cezaevine nakledildiler. Natürel ki ağabeyleri 1980 öncesinin meşhur bombacısı Hasan Yeşildağ olduğu için saygınlıkları daha da fazlalaştı.
Kompleks yapmaya gerek yok, bu iki kardeşin cezaevlerinde yaptığı isim nitekim büyüktü. Ben Paşakapısı cezaevinden tahliye olduktan daha sonra bu iki kardeş benden daha sonra cezaevine girdiler. Gençlik olaylarından dolayı 1-2 ay daha sonra ben yinedan tutuklanıp Paşakapısı cezaevine geldim. Bu aile ile dostluğumuz o tarih itibariyle başlamış oldu. Metin Yeşildağ’ın beni bile kıskandıracak şeytanlıkta bir planla Paşakapısı cezaevinden firar etmesi ise işin sahiden son perdesiydi. çabucak sonrasındaki yollarda Ali Yeşildağ ile Bayrampaşa cezaevinde bir sefer daha karşılaştık.
hemen sonrasındaki senelerda ise Hasan Yeşildağ ile dostluğumuz başladı. Daha evvelki paylaşımlarımda belirttiğim Yaşar Baba isimli dostum tarafınca kendisi ile telefonla tanıştırıldım. Ben birtakım çalışmalar için Bulgaristan’da iken kendisi ile telefonla konuştuğumuzda buraya yanıma gelsene dedim. Benim vizem yok diyince vizeye gerek yok ben seni Türkiye’den uçağa bindirir burdan da uçaktan aldırırım dedim. Kendisi buna hayli inanmamış olacak ki Yaşar Baba’yı arayıp ben çok sene Avrupa’da yaşadım Sedat Peker’in söylemiş olduği üzere bir şey olmaz, havaalanında rezil oluruz diyince Yaşar Baba kendisine “yaşının genç olduğuna bakma o bir şey söylüyorsa kesinlikle yapar” demiş. Zannediyorum 1998 yılında kendisini Bulgaristan’a uçakla getirttim.
Ben konuk gelen devlet liderlerinin ağırlandığı odada beklerken havaalanı müdürü ve havaalanı emniyet müdürü Hasan Yeşildağ’ı uçaktan alarak yanıma getirdiler. Natürel gördüğü bu olay karşısında fazlaca şaşırdı. Lakin temel şaşkınlığı biz limuzinle giderken 3-4 tane özel müdafaa araçlarının
bizim dönüşlerimizde dahi yolları kesmesi ile nirvanaya ulaştı. Kendi ağzıyla bana: “Ben hayatımda bu biçimde bir şey görmedim, senin yerinde olsam Türkiye’ye dönmem.” deyince “Aynı imkânlarımız Romanya’da da var. Buralarda hayli yeterliyiz.” demiştim.
Kendisine epey hürmet duyduğum Ömer Mersan abi de Hasan Yeşildağ’ı Bulgaristan’da konuk ederken her vakit yanımızdaydı (Ömer Mersan abi şu anda 70 yaşlarında). Kendisi de Papa suikasti davasında azmettirici olarak yargılandığı için Hasan Yeşildağ ile gıyaben tanışıyorlardı.
“Kendi otomobilimi Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim”
Hasan Yeşildağ birkaç gün konuğum olup Türkiye’ye döndükten daha sonra 3-4 ay boyunca her önüne gelene benim oradaki pozisyonumu anlatıp bu biçimde bir şey ömrümde görmedim diye söylemişti. Hasan Yeşildağ’ı havalimanına bırakan kardeşi Ali Yeşildağ idi. Kendi otomobilimi Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim. Ali Yeşildağ’ın benim otomobilimle gezerken yaşadıklarını biraz daha sonra yayınlayacağım tweetlerde anlatacağım. Bundan daha sonraki tweetler epeyce değerli olacak. Lütfen okuyun ve okutturun. Hakkını verin yoksa akit bozulur. Kelam namus!
“Seçime 2 ay kala çekeceğim görüntülerin güzergâhlarını şimdiden kuracağız”
40 yaşından genç kardeşlerim ne bir eksik ne bir fazla anlatacağız. Her şeyi olduğu üzere konuşacağız. Bugünün en muktedirleri bu biçimdelar ne biçimdeydi, ben 20’li yaşlarımdayken hangi güce sahiptim? Namusluca konuşacağız. Seçime 2 ay kala çekeceğim görüntülerin güzergâhlarını şimdiden kuracağız( kelam namus). Kendilerini en büyük milliyetçi, en büyük muhafazakâr olarak tanıtanların size ne kadar namussuz olduklarını anlatacağım.
“Gelecek vakit içinderda ülkemizde epey büyük skandallar konuşulacak”
Gazeteci Sn. Hikmet Genç Beyefendi sizinle tanıştık. Birtakım kanılarımız farklı olsa da sizin güzel bir insan olduğunuzu biliyorum. Size dostça ihtarım LGBT’li bireylerle ilgili epey sert ve makus yazılar yazmamanızdır. Gelecek vakit içinderda ülkemizde fazlaca büyük skandallar konuşulacak. O skandallardaki muhataplar kurumların CEO’ları olmayacak. Çok değerli şeyler konuşacağız ve seyredeceğiz.
her neyse mevzumuza geri dönelim. Ben Hasan Yeşildağ ile Bulgaristan’dayken Türkiye’deki çakarlı otomobilim (o tarihlerde bile) Ali Yeşildağ’daydı. Eşine o gün yemeğe çıkalım dediğinde Beylerbeyi’ndeki bir yalı restoranına gidiyorlar. Restoranın sahibi yanlış hatırlamıyorsam İranlı Cafer Safai idi. Yer dolu olduğu için kendilerine yer yok demişler. daha sonra benim otomobilimle geldiklerini görür görmez abi Reis’in tanıdığı olduğunu niye söylemedin diyerek sahnenin ortasına masa kurmuşlar. Ali Yeşildağ da bu yaşadığı olayı yıllarce herkese anlattı.
“bu biçimde güç bendeydi”
Sosyal medyada koskoca iktidar sana mı gereksinim duyacak diye yazan genç kardeşlerim, bu yazdıklarınızdan utanacaksınız. bu biçimde güç bendeydi. Bir yüzbaşı tanıyanlar piyasada havalı havalı gezerken ben o tarihlerde Cumhurbaşkanlığı kartı olan araçlarla geziyor, orgenerallerle arkadaşlık yapıyordum. Ne bir eksik ne bir fazla her şeyi konuşacağız. Hasan Yeşildağ’ın size İsviçre’deki anılarını biraz anlatayım. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ birinci İsviçre’ye gittiklerinde Zeki Yeşildağ kendisine bir kız arkadaş buluyor.
Bu kız arkadaşı üzerinden İsviçre’deki bankaları dolandırıyor. Paraları alıp Türkiye’ye kaçtıktan daha sonra kız aşk acısının ve kandırılmış olmanın verdiği hüzün ile intihar ediyor. Fakat hayatta kalıyor. Lakin tutuklanıp cezaevine giriyor. Sizler de Zeki Yeşildağ’ın sahibi olduğu televizyon kanallarında ve gazetelerinde Türk aile yapısının nasıl olması gerektiğini okuyup dinliyorsunuz. Ne kadar komik değil mi? Ne kadar acı değil mi? Rezillik burda bitse yeniden âlâ.
İsviçre’de aranırken Türkiye’ye gelip Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi’nde belediye meclis üyesi oluyor (oldukça uzaktan akrabalıkları da var). Yurtharicinde aranan mafya babalarının Türkiye’ye gelip yerleşmeleri bugünün kıssası değil ta o tarihlerde başlıyor. Biraz da Hasan Yeşildağ’ın İsviçre anılarına değinelim.
Şuanki saygıdeğer eşi Emine Hanım o tarihlerde İsviçre’de köpek gezdiriciliği işi yapıyor (asla küçümsemek için söylemiyorum). Hasan Yeşildağ ile köpek gezdirirken tanışıyorlar. Hasan Yeşildağ kendisinden 50 Bin Frank para alıyor (insan aşkına parasını da verir canını da verir). Hasan Yeşildağ parayı aldıktan daha sonra evlenmekten vazgeçiyor.
Aslen Erzincanlı olan Emine Hanım’ın aile büyükleri olayı öğrenince bu namus problemi deyip merhum Abdullah Çatlı’yı buluyorlar. Merhum namuslu adamdı. Hasan Yeşildağ’ı yanına çağırıp şayet bu kızla evlenmezsen üstündeki ülkücü şemsiyesini çıkarırım çıplak kalırsın diyor. Rahmetlinin bu hali üzerine evlilik gerçekleşiyor. Doğal bu biçimde para yok. Hasan Yeşildağ, Zeki Yeşildağ ve saygıdeğer eşi Emine hanım birebir konutta kalıyorlar. Kutsal aile yapısını anlatan basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ beyefendi Hasan Yeşildağ ile anlaşarak (evlilikten aşikâr bir vakit geçtikten daha sonra) saygıdeğer Emine bayanın babasının meskenine dönmesi için o denli bir dövüyor ki hiç bir insan, hiç bir anne, hiç bir bayan bu biçimde bir dayak yememiştir.
“Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz”
Ancak Anadolu kültürü ile yetişmiş olan saygıdeğer Emine hanım “Beni öldürseniz de ben baba konutuna dönmeyeceğim” diyor. Şu an hepiniz yok artık bu kadar da değil diyorsunuz bunu hissediyorum. Ben namuslu adamım, kanıtlayamayacağım hiç bir şeyi söylemem. Ben size kanıtları ile ispatları ile o denli şeyler anlatacam ki iki ayağınızın üzerinde yürümeyi bırakıp başınızın üstüne dikileceksiniz. Başınızla zıplayarak gideceksiniz. Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz. Ancak ben anlatacağım.
her neyse tekrar mevzumuza geri dönelim. Avrupa’da ASALA’yı bitirme hareketlerinde yer aldığını kahramanlık kıssaları ile söyleyen Hasan Yeşildağ’ın kahramanlık öykülerini de anlatayım. Kendisine ASALA ile çaba teklifi gelince bunu kabul eder.
“Polisler Hasan Yeşildağ’ın meskenine gidince bomba üretiminde kullanılan tüm gereçleri ele geçiriyorlar”
Bomba materyallerinin Hepsi kendi evindedir. Şu an ülkemizde Suriyeliler parklarda geziyorlar ya bu biçimde da bizim bu dostlarımızın vizyonu parklarda buluşacak kadar var. Natürel İsviçre polisi bu kadar genç adamı parkta yan yana görür görmez yanlarına gelip pasaport denetimi yapıyor. Bizim Hasan Yeşildağ’da İtalyan pasaportu var. İsviçre’de sizlerin de bildiği üzere üç yabancı lisan kullanılıyor. Bunlardan biri de İtalyanca. Polisler Hasan Yeşildağ’a İtalyanca bir şeyler sorunca çat pat İngilizcesi ile karşılık vermek istiyor. İsviçre polisi hangi İtalyan İtalyanca bilmez diye hepsini gözaltına alıyor. İçlerinden İran pasaportu kullanan bir tanesi özgür kalıyor. Şu an ismini hatırlayamadığım için çabucak sonrasındaki tweetlerde ismini söyleyeceğim. Ona soru sorduklarında kurnazlık yapıp yalnızca bildiği duaları okuyor. Polisler de Arapça bilmediği için onu hür bırakıyorlar (komedi sineması çekilse bu biçimde bir senaryo yazılamaz değil mi kardeşlerim?). Polisler Hasan Yeşildağ’ın meskenine gidince bomba üretiminde kullanılan tüm gereçleri ele geçiriyorlar. Fakat Hasan Yeşildağ 5-6 ay cezaevinde kalıp tahliye oluyor.
Şu an hepinizin başı karıştı değil mi? Bu kadar bomba gereci varken 5-6 ayda nasıl hür kalır diye. O da bir şey mi? Bir de üstüne İsviçre vatandaşlığı veriyorlar. Halbuki bizim kahraman, vatansever, milliyetçi, dindar Hasan Yeşildağ’ımız bütün her şeyi okuyor (Namuslu olmak farklı bir şey). İlerleyen saatlerde 25 tweet daha yayınlayacağım. Bende milyon tweetlik gereç var. Şayet ki beni yalnız bırakırsanız akit sonlanır. Kelam namus sözünün hakkını verin. Söz size de namus, yalnızca bana değil.
40 yaşından genç kardeşlerim, bugün tüm dünyanın harika gücü olan ABD’yi yüz bin tane sorumluluk sahibi insan yönetiyor. Şayet ki siz de yüz bin kişiyi yan yana getirebilirseniz geleceğin dünyasında yeni harika güç olabilirsiniz (benim anlatacağım tuzaklara düşmeyerek ve yeni bir ülke kurarak).
her neyse mevzumuza dönelim, Hasan Yeşildağ’ın eşi saygıdeğer Emine Hanım’ın zannediyorum Erkan isminde eroin bağımlısı bir kardeşi vardı. Hasan Yeşildağ eroini bırakması için bu kişiyi bizim Yaşar Baba’ya teslim etti.
Yaşar Baba da biraz sert önlemler uygulayarak (ağaca zincirlemek de dahil) bu kişiyi eroinden kurtarmak istedi (benim bilgim dahilinde). Uyuşturucu kullanan beşerler memnunluktan değil çektikleri acıları bastırmak için kullanırlar.
Daha evvelki tweetlerde size anlattığım ablasının Zeki Yeşildağ tarafınca hunharca dövülmesi dahil biroldukca olayı duyan işiten bir erkek çocuğunun uyuşturucu kullanmaktan öbür ne devası olabilir ki?
Dur ben temel öyküyü ihmal ettim. Aile yaşantısının nasıl olması gerektiğini anlatan bu basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ’ın, Hasan Yeşildağ’ın en küçük kardeşleri olan Ali Yeşildağ’a çabucak hemen ilkokul ortaokul öğrencisi iken neler yaptırdıklarını da anlatacağız. Ne bir eksik ne bir fazla. Bir defa kelam namus dedik.
“Dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya kümesinin şu an işvereni olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir”
1980 ihtilalindilk evvel meskenlerine baskın yapılacağını Hasan Yeşildağ öğrenince meskende bulunan tüm patlayıcıları ve öteki bomba gereçlerini en küçük kardeşi Ali Yeşildağ’a vererek “Sakın dikkat çekme, taksi ile gidersen çevirme olur, şu dolmuşa bin, şu vapura bin, şu adrese giderek şu şahsa teslim et” diyerek çabucak hemen çocuk olan kardeşini yollayan kişi de Hasan Yeşildağ’dır (yurtdışına kaçmadan önce). O yaşta bir çocuğun o bombalarla yakalandığını bir düşünsenize. Türkiye ayağa kalkar değil mi? Lakin şu anda Türk milletine yeterli aile nasıl olunur, vatansever nasıl olunur, milliyetçi nasıl olunur, dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya kümesinin şu an işvereni olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir. Ne kadar acayip değil mi? Ne kadar sahtekarca değil mi kardeşlerim?
Size her vakit söylemiş olduğim üzere asla ne gazetecilere ne de siyasi analist diye programlara katılan sahtekarlara ne de medya işverenlerine asla inanmayın (sayıları az olsa da namuslular baş tacı). her neyse yine mevzumuza dönelim. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ Türkiye’ye dönerler. Türkiye’de o tarihlerde Hasan Yeşildağ’a en epey sahip çıkanlardan biri de eski Özel Harekat Daire Lideri İbrahim Şahin’dir. Susurluk süreci ile ve geçirdiği trafik kazasından daha sonra gözden düştükten daha sonra Sayın İbrahim Şahin’i de ne arar ne sorar.
İşin en makûs yanı ne merhum Abdullah Çatlı’nın cenazesine katılır ne de Başbuğ Alparslan Türkeş’in. sonrasındasındaki paylaşımlarımda anlatımlarımdan anlayacağınız üzere bu kardeşlerin işi kaybedenlerle, ölenlerle değil; yalnızca yükselen güçlerledir (hani lan vefa, hani lan onur, hani lan namus). Şu an ismini hatırlayamadığım o kadar epeyce beşere vefasızlıklar yaptılar ki yerin lisanı olsa da konuşsa (gerçi hepsi bende gün gün, saat saat kayıtlı). Bende arşiv sağlam biliyorsunuz kardeşlerim. Hasan Yeşildağ’ın sıkıntılarının hallolması için İbrahim Şahin’in Mehmet Ağar’a sunum yapması, onun ise periyodun başbakanı… Sn. Tansu Çiller’i bilgilendirmesi bambaşka bir öykü (Mehmet Ağar’ın Ulusal Güvenlik Kurulu’nu teröre maddi takviye sağlayanlara karşı şiddet uygulanması tezini kabul ettirdiği dönemler). Daha evvelki videolarımda anlatmıştım, bu da öyküydü. Mehmet Ağar’ın kirli geçmişini temizleme operasyonuydu. Basında fazlacaça yer aldı. O devrin ünlü kumarhaneler sahibi Ali Fevzi Bir’in kimi polisler ve Ali Yeşildağ tarafınca fidye gayesi ile kaçırılması konusunda Ali abinin (bizim semtimizin insanıdır) şikâyeti üzerine Ali Yeşildağ ve o periyodun emniyet amiri olan bir kişi ve ayrıca şahıslar evvel gözaltına alınıp daha sonra cezaevine girdiler. Hasan Yeşildağ’ın benden ricası üzerine de Ali Fevzi Bir ile görüşüp “Bunlar bir cahillik etmişler lütfen şiâayetçi olma” diye ricacı oldum. Aslında tüm kaçırma tertibini yapan Hasan Yeşildağ’dı. İşin daha rezil yanı Hasan Yeşildağ’ı Ali Fevzi Bir ile görüştürdüm. O da kardeşim bir yanılgı yapmış lütfen davacı olma rolleri ile kendisiyle görüştü (hep senaryo daima film).
Bundan da daha rezil olanı ise Aziz Yıldırım’ın yeğeni Süreyya Yalçın’ın sürücüsü, Ali Yeşildağ’ın tanıdığı devamlı Ulus’taki meşhur o kafeye geliyorlar. Hasan Yeşildağ bu kişinin kim olduğunu öğrenince “Bu kızı kaçıralım babası Türkiye’nin en zenginlerinden” diyor. İşin berbat yanı ise Süreyya Yalçın’ın aracını süren sürücü arkadaş Süreyya Yalçın’ın annesini dahil o kafeye getirerek bize hayli yardımcı oluyorlar diye Ali Yeşildağ ile tanıştırıyor. Ali Yeşildağ’ın mazeretler bulması üzerine Türkiye’de kaçırma süreci gerçekleşemeyince Süreyya Yalçın tahsiline devam etmek için yanlış hatırlamıyorsam İsviçre yahut bir Avrupa ülkesine gidiyor. Bizim Hasan Yeşildağ’ın iştahı daha fazlaca açılıp kardeşi Ali Yeşildağ’a “Avrupa’daki adresini bul bu biçimdesi daha kolay olur” diyor.
“İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç bahtınız yok, bütün kanıtlar bende”
Ben bu yolları yemem oğlum unuttun mu? Fedailer her yerde. Gerçi sen profesyonelsin. Süreyya Yalçın’ı kaçırma planları yaparken Sn. Aziz Yıldırım şike kumpasından tutuklanınca onu ziyarete gidip vefalı insan rollerine bürünmeyi de düzgün becerirsin. He unutmadan hala daha faili meçhul olan eski hakem Ahmet Çakar’ın vurulması hadisesini da konuşacağız. Kanıtları ile ispatlayacağım. İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç talihiniz yok. Bütün kanıtlar bende. Yapı Yapının sahibi Zafer Yıldırım’ın babası iflas etmişti.
Her gün Ulus Cafe’ye gelip garson üzere oturuyordu (yıllarce). Zeki Yeşildağ onun ortağıydı. Gerçi yanlışsız, televizyon kanalları ona verilince görünürde iştirakten ayrıldı. Lakin Yeşildağ ailesi bu firmanın %25 bâtın ortağı (Zeki, Hasan, Ali Yeşildağ) %25’i de… Zafer Yıldırım’ın. Öteki %50’nin zımnî ortağını daha sonra konuşacağız. Ve biroldukça şeyi daha sonra konuşacağız. 40 yaşından genç kardeşlerim bu ayrıntıların hakkını verirseniz devam ederim. Şayet vermezseniz ben de yoluma devam ederim. Kelam size de namus.
Peker tweetlerinin birçoklarında, bu yapılardan biri olduğunu öne sürdüğü Türk Medya kümesinin sahibi Hasan Yeşildağ ve kardeşleri Metin, Zeki ve Ali Yeşildağ hakkında tezlerde bulundu.
Hasan Yeşildağ’ın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1998’de Pınarhisar Cezaevi’nde yattığı devirde korumalığını yaptığı öne sürülmüştü.
Peker’in paylaştığı tweetler şöyleki:
40 yaşından genç olan kardeşlerim siz benim şahidimsiniz. Seçime 2 ay kalaya kadar bekleyeyim dedim. Lakin onur düşkünü olanlar kendilerini perde gerisinde saklayıp Mehmet Ağar’ları (orijinalinde hafifçe) Doğu Perinçek’leri (Çin malı) önüme çıkararak gücümü oraya kanalize etmemi istediler.
“Bakanlardan dahi kuvvetli olan üç farklı yapıya ufak bir selam vereceğiz”
Bugün bakanlardan dahi kuvvetli olan lakin kamuoyunda fazlaca fazla bilinmeyen üç farklı yapıya ufak bir selam vereceğiz (ufak dediğime bakmayın).
Birinci yapı Türk medyanın da sahibi olan (Akşam, TV24, TV360, biroldukca mecmua ve radyo) deyyusu ekber Hasan Yeşildağ ve kardeşi Zeki Yeşildağ. Bu 2 kardeş son vakit içinderda 25 milyar TL’lik devlet ihalesi alan Yapı Yapı firmasının da % 25’lik bâtın ortaklarıdır. Ayrıyeten iktidarın tüm kritik bilinmeyen kararlarının alındığı Ulus’taki o meşhur kafenin de sahipleridir.
“Hasan Yeşildağ ve kardeşi tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar”
Ayrıca iki İsrail vatandaşının Tayyip Erdoğan’a suikast yapacaklar palavrası ile tutuklandıkları Çamlıca kulesindeki kafenin de sahipleridir. Bunun dışında tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar (daha öteki biroldukça zenginlikleri de var). Ali Yeşildağ isimli üçüncü ortak olan kardeşlerini nasıl diskalifiye ettiklerini de size anlatacağım.
Dünyanın en karanlık insanı olarak kabul edilen Papa Rodrigo Borgia’nın bile yanlarında pak kalacağına inanabilirsiniz. İkinci karanlık yapı iktidarın avukatları olarak bilinen hâkim ve savcı tayinlerinde bakandan bile daha tesirli olan şahısları konuşacağız.
Üçüncü karanlık yapı ise çabucak hemen danışmanken dahi bakanlardan daha kuvvetli olan, o tarihlerde bile Sn. Cumhurbaşkanı’nın uçağına binecek şahısları belirleyen mücahit arslan’ı konuşacağız. Okuduklarınıza inanamayacaksınız. Lakin hepsinin kanıtı bende. Söyleyin onlara beni yalanlasınlar (inşallah)
Bugün itibariyle Yeşildağ ailesini konuk edeceğiz. Ne bir eksik ne de bir fazla (İlk tanıştığımız andan bugüne kadar) 1989 yılında Paşakapısı cezaevinde Ali Yeşildağ ve Metin Yeşildağ ile tanıştım (Hasan ve Zeki’nin kardeşleri).
Bayrampaşa cezaevinde o devrin ünlü mafya kümeleri bu iki kardeşi kendi koğuşlarına aldılar. Olağan bu iki kardeşe kelam geçiremeyince onlara makûs davranarak yan koğuşa yolladılar. Cezaevlerinde o güne kadar birinci uygulanan göğsüne ve sırtına kitapları sararak üstünü de nevresimden kesilen bez modülleri ile sabitleyip sabah sayımında çabucak hemen mahkumlar uyurken bahçede paklık yapılırken kendisine saygısızlık yapanların bulunduğu koğuşa dalarak orda da bir kişiyi öldürüp 7-8 kişiyi de ağır yaralayarak (kendisi hiç yara almadan) dışarı çıkabildiği için bu iki kardeş tüm cezaevlerinde konuşulur hale geldiler. Bayrampaşa cezaevinden bu cinayet ve olaylar niçini ile Üsküdar Paşakapısı cezaevine nakledildiler. Natürel ki ağabeyleri 1980 öncesinin meşhur bombacısı Hasan Yeşildağ olduğu için saygınlıkları daha da fazlalaştı.
Kompleks yapmaya gerek yok, bu iki kardeşin cezaevlerinde yaptığı isim nitekim büyüktü. Ben Paşakapısı cezaevinden tahliye olduktan daha sonra bu iki kardeş benden daha sonra cezaevine girdiler. Gençlik olaylarından dolayı 1-2 ay daha sonra ben yinedan tutuklanıp Paşakapısı cezaevine geldim. Bu aile ile dostluğumuz o tarih itibariyle başlamış oldu. Metin Yeşildağ’ın beni bile kıskandıracak şeytanlıkta bir planla Paşakapısı cezaevinden firar etmesi ise işin sahiden son perdesiydi. çabucak sonrasındaki yollarda Ali Yeşildağ ile Bayrampaşa cezaevinde bir sefer daha karşılaştık.
hemen sonrasındaki senelerda ise Hasan Yeşildağ ile dostluğumuz başladı. Daha evvelki paylaşımlarımda belirttiğim Yaşar Baba isimli dostum tarafınca kendisi ile telefonla tanıştırıldım. Ben birtakım çalışmalar için Bulgaristan’da iken kendisi ile telefonla konuştuğumuzda buraya yanıma gelsene dedim. Benim vizem yok diyince vizeye gerek yok ben seni Türkiye’den uçağa bindirir burdan da uçaktan aldırırım dedim. Kendisi buna hayli inanmamış olacak ki Yaşar Baba’yı arayıp ben çok sene Avrupa’da yaşadım Sedat Peker’in söylemiş olduği üzere bir şey olmaz, havaalanında rezil oluruz diyince Yaşar Baba kendisine “yaşının genç olduğuna bakma o bir şey söylüyorsa kesinlikle yapar” demiş. Zannediyorum 1998 yılında kendisini Bulgaristan’a uçakla getirttim.
Ben konuk gelen devlet liderlerinin ağırlandığı odada beklerken havaalanı müdürü ve havaalanı emniyet müdürü Hasan Yeşildağ’ı uçaktan alarak yanıma getirdiler. Natürel gördüğü bu olay karşısında fazlaca şaşırdı. Lakin temel şaşkınlığı biz limuzinle giderken 3-4 tane özel müdafaa araçlarının
bizim dönüşlerimizde dahi yolları kesmesi ile nirvanaya ulaştı. Kendi ağzıyla bana: “Ben hayatımda bu biçimde bir şey görmedim, senin yerinde olsam Türkiye’ye dönmem.” deyince “Aynı imkânlarımız Romanya’da da var. Buralarda hayli yeterliyiz.” demiştim.
Kendisine epey hürmet duyduğum Ömer Mersan abi de Hasan Yeşildağ’ı Bulgaristan’da konuk ederken her vakit yanımızdaydı (Ömer Mersan abi şu anda 70 yaşlarında). Kendisi de Papa suikasti davasında azmettirici olarak yargılandığı için Hasan Yeşildağ ile gıyaben tanışıyorlardı.
“Kendi otomobilimi Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim”
Hasan Yeşildağ birkaç gün konuğum olup Türkiye’ye döndükten daha sonra 3-4 ay boyunca her önüne gelene benim oradaki pozisyonumu anlatıp bu biçimde bir şey ömrümde görmedim diye söylemişti. Hasan Yeşildağ’ı havalimanına bırakan kardeşi Ali Yeşildağ idi. Kendi otomobilimi Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim. Ali Yeşildağ’ın benim otomobilimle gezerken yaşadıklarını biraz daha sonra yayınlayacağım tweetlerde anlatacağım. Bundan daha sonraki tweetler epeyce değerli olacak. Lütfen okuyun ve okutturun. Hakkını verin yoksa akit bozulur. Kelam namus!
“Seçime 2 ay kala çekeceğim görüntülerin güzergâhlarını şimdiden kuracağız”
40 yaşından genç kardeşlerim ne bir eksik ne bir fazla anlatacağız. Her şeyi olduğu üzere konuşacağız. Bugünün en muktedirleri bu biçimdelar ne biçimdeydi, ben 20’li yaşlarımdayken hangi güce sahiptim? Namusluca konuşacağız. Seçime 2 ay kala çekeceğim görüntülerin güzergâhlarını şimdiden kuracağız( kelam namus). Kendilerini en büyük milliyetçi, en büyük muhafazakâr olarak tanıtanların size ne kadar namussuz olduklarını anlatacağım.
“Gelecek vakit içinderda ülkemizde epey büyük skandallar konuşulacak”
Gazeteci Sn. Hikmet Genç Beyefendi sizinle tanıştık. Birtakım kanılarımız farklı olsa da sizin güzel bir insan olduğunuzu biliyorum. Size dostça ihtarım LGBT’li bireylerle ilgili epey sert ve makus yazılar yazmamanızdır. Gelecek vakit içinderda ülkemizde fazlaca büyük skandallar konuşulacak. O skandallardaki muhataplar kurumların CEO’ları olmayacak. Çok değerli şeyler konuşacağız ve seyredeceğiz.
her neyse mevzumuza geri dönelim. Ben Hasan Yeşildağ ile Bulgaristan’dayken Türkiye’deki çakarlı otomobilim (o tarihlerde bile) Ali Yeşildağ’daydı. Eşine o gün yemeğe çıkalım dediğinde Beylerbeyi’ndeki bir yalı restoranına gidiyorlar. Restoranın sahibi yanlış hatırlamıyorsam İranlı Cafer Safai idi. Yer dolu olduğu için kendilerine yer yok demişler. daha sonra benim otomobilimle geldiklerini görür görmez abi Reis’in tanıdığı olduğunu niye söylemedin diyerek sahnenin ortasına masa kurmuşlar. Ali Yeşildağ da bu yaşadığı olayı yıllarce herkese anlattı.
“bu biçimde güç bendeydi”
Sosyal medyada koskoca iktidar sana mı gereksinim duyacak diye yazan genç kardeşlerim, bu yazdıklarınızdan utanacaksınız. bu biçimde güç bendeydi. Bir yüzbaşı tanıyanlar piyasada havalı havalı gezerken ben o tarihlerde Cumhurbaşkanlığı kartı olan araçlarla geziyor, orgenerallerle arkadaşlık yapıyordum. Ne bir eksik ne bir fazla her şeyi konuşacağız. Hasan Yeşildağ’ın size İsviçre’deki anılarını biraz anlatayım. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ birinci İsviçre’ye gittiklerinde Zeki Yeşildağ kendisine bir kız arkadaş buluyor.
Bu kız arkadaşı üzerinden İsviçre’deki bankaları dolandırıyor. Paraları alıp Türkiye’ye kaçtıktan daha sonra kız aşk acısının ve kandırılmış olmanın verdiği hüzün ile intihar ediyor. Fakat hayatta kalıyor. Lakin tutuklanıp cezaevine giriyor. Sizler de Zeki Yeşildağ’ın sahibi olduğu televizyon kanallarında ve gazetelerinde Türk aile yapısının nasıl olması gerektiğini okuyup dinliyorsunuz. Ne kadar komik değil mi? Ne kadar acı değil mi? Rezillik burda bitse yeniden âlâ.
İsviçre’de aranırken Türkiye’ye gelip Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi’nde belediye meclis üyesi oluyor (oldukça uzaktan akrabalıkları da var). Yurtharicinde aranan mafya babalarının Türkiye’ye gelip yerleşmeleri bugünün kıssası değil ta o tarihlerde başlıyor. Biraz da Hasan Yeşildağ’ın İsviçre anılarına değinelim.
Şuanki saygıdeğer eşi Emine Hanım o tarihlerde İsviçre’de köpek gezdiriciliği işi yapıyor (asla küçümsemek için söylemiyorum). Hasan Yeşildağ ile köpek gezdirirken tanışıyorlar. Hasan Yeşildağ kendisinden 50 Bin Frank para alıyor (insan aşkına parasını da verir canını da verir). Hasan Yeşildağ parayı aldıktan daha sonra evlenmekten vazgeçiyor.
Aslen Erzincanlı olan Emine Hanım’ın aile büyükleri olayı öğrenince bu namus problemi deyip merhum Abdullah Çatlı’yı buluyorlar. Merhum namuslu adamdı. Hasan Yeşildağ’ı yanına çağırıp şayet bu kızla evlenmezsen üstündeki ülkücü şemsiyesini çıkarırım çıplak kalırsın diyor. Rahmetlinin bu hali üzerine evlilik gerçekleşiyor. Doğal bu biçimde para yok. Hasan Yeşildağ, Zeki Yeşildağ ve saygıdeğer eşi Emine hanım birebir konutta kalıyorlar. Kutsal aile yapısını anlatan basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ beyefendi Hasan Yeşildağ ile anlaşarak (evlilikten aşikâr bir vakit geçtikten daha sonra) saygıdeğer Emine bayanın babasının meskenine dönmesi için o denli bir dövüyor ki hiç bir insan, hiç bir anne, hiç bir bayan bu biçimde bir dayak yememiştir.
“Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz”
Ancak Anadolu kültürü ile yetişmiş olan saygıdeğer Emine hanım “Beni öldürseniz de ben baba konutuna dönmeyeceğim” diyor. Şu an hepiniz yok artık bu kadar da değil diyorsunuz bunu hissediyorum. Ben namuslu adamım, kanıtlayamayacağım hiç bir şeyi söylemem. Ben size kanıtları ile ispatları ile o denli şeyler anlatacam ki iki ayağınızın üzerinde yürümeyi bırakıp başınızın üstüne dikileceksiniz. Başınızla zıplayarak gideceksiniz. Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz. Ancak ben anlatacağım.
her neyse tekrar mevzumuza geri dönelim. Avrupa’da ASALA’yı bitirme hareketlerinde yer aldığını kahramanlık kıssaları ile söyleyen Hasan Yeşildağ’ın kahramanlık öykülerini de anlatayım. Kendisine ASALA ile çaba teklifi gelince bunu kabul eder.
“Polisler Hasan Yeşildağ’ın meskenine gidince bomba üretiminde kullanılan tüm gereçleri ele geçiriyorlar”
Bomba materyallerinin Hepsi kendi evindedir. Şu an ülkemizde Suriyeliler parklarda geziyorlar ya bu biçimde da bizim bu dostlarımızın vizyonu parklarda buluşacak kadar var. Natürel İsviçre polisi bu kadar genç adamı parkta yan yana görür görmez yanlarına gelip pasaport denetimi yapıyor. Bizim Hasan Yeşildağ’da İtalyan pasaportu var. İsviçre’de sizlerin de bildiği üzere üç yabancı lisan kullanılıyor. Bunlardan biri de İtalyanca. Polisler Hasan Yeşildağ’a İtalyanca bir şeyler sorunca çat pat İngilizcesi ile karşılık vermek istiyor. İsviçre polisi hangi İtalyan İtalyanca bilmez diye hepsini gözaltına alıyor. İçlerinden İran pasaportu kullanan bir tanesi özgür kalıyor. Şu an ismini hatırlayamadığım için çabucak sonrasındaki tweetlerde ismini söyleyeceğim. Ona soru sorduklarında kurnazlık yapıp yalnızca bildiği duaları okuyor. Polisler de Arapça bilmediği için onu hür bırakıyorlar (komedi sineması çekilse bu biçimde bir senaryo yazılamaz değil mi kardeşlerim?). Polisler Hasan Yeşildağ’ın meskenine gidince bomba üretiminde kullanılan tüm gereçleri ele geçiriyorlar. Fakat Hasan Yeşildağ 5-6 ay cezaevinde kalıp tahliye oluyor.
Şu an hepinizin başı karıştı değil mi? Bu kadar bomba gereci varken 5-6 ayda nasıl hür kalır diye. O da bir şey mi? Bir de üstüne İsviçre vatandaşlığı veriyorlar. Halbuki bizim kahraman, vatansever, milliyetçi, dindar Hasan Yeşildağ’ımız bütün her şeyi okuyor (Namuslu olmak farklı bir şey). İlerleyen saatlerde 25 tweet daha yayınlayacağım. Bende milyon tweetlik gereç var. Şayet ki beni yalnız bırakırsanız akit sonlanır. Kelam namus sözünün hakkını verin. Söz size de namus, yalnızca bana değil.
40 yaşından genç kardeşlerim, bugün tüm dünyanın harika gücü olan ABD’yi yüz bin tane sorumluluk sahibi insan yönetiyor. Şayet ki siz de yüz bin kişiyi yan yana getirebilirseniz geleceğin dünyasında yeni harika güç olabilirsiniz (benim anlatacağım tuzaklara düşmeyerek ve yeni bir ülke kurarak).
her neyse mevzumuza dönelim, Hasan Yeşildağ’ın eşi saygıdeğer Emine Hanım’ın zannediyorum Erkan isminde eroin bağımlısı bir kardeşi vardı. Hasan Yeşildağ eroini bırakması için bu kişiyi bizim Yaşar Baba’ya teslim etti.
Yaşar Baba da biraz sert önlemler uygulayarak (ağaca zincirlemek de dahil) bu kişiyi eroinden kurtarmak istedi (benim bilgim dahilinde). Uyuşturucu kullanan beşerler memnunluktan değil çektikleri acıları bastırmak için kullanırlar.
Daha evvelki tweetlerde size anlattığım ablasının Zeki Yeşildağ tarafınca hunharca dövülmesi dahil biroldukca olayı duyan işiten bir erkek çocuğunun uyuşturucu kullanmaktan öbür ne devası olabilir ki?
Dur ben temel öyküyü ihmal ettim. Aile yaşantısının nasıl olması gerektiğini anlatan bu basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ’ın, Hasan Yeşildağ’ın en küçük kardeşleri olan Ali Yeşildağ’a çabucak hemen ilkokul ortaokul öğrencisi iken neler yaptırdıklarını da anlatacağız. Ne bir eksik ne bir fazla. Bir defa kelam namus dedik.
“Dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya kümesinin şu an işvereni olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir”
1980 ihtilalindilk evvel meskenlerine baskın yapılacağını Hasan Yeşildağ öğrenince meskende bulunan tüm patlayıcıları ve öteki bomba gereçlerini en küçük kardeşi Ali Yeşildağ’a vererek “Sakın dikkat çekme, taksi ile gidersen çevirme olur, şu dolmuşa bin, şu vapura bin, şu adrese giderek şu şahsa teslim et” diyerek çabucak hemen çocuk olan kardeşini yollayan kişi de Hasan Yeşildağ’dır (yurtdışına kaçmadan önce). O yaşta bir çocuğun o bombalarla yakalandığını bir düşünsenize. Türkiye ayağa kalkar değil mi? Lakin şu anda Türk milletine yeterli aile nasıl olunur, vatansever nasıl olunur, milliyetçi nasıl olunur, dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya kümesinin şu an işvereni olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir. Ne kadar acayip değil mi? Ne kadar sahtekarca değil mi kardeşlerim?
Size her vakit söylemiş olduğim üzere asla ne gazetecilere ne de siyasi analist diye programlara katılan sahtekarlara ne de medya işverenlerine asla inanmayın (sayıları az olsa da namuslular baş tacı). her neyse yine mevzumuza dönelim. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ Türkiye’ye dönerler. Türkiye’de o tarihlerde Hasan Yeşildağ’a en epey sahip çıkanlardan biri de eski Özel Harekat Daire Lideri İbrahim Şahin’dir. Susurluk süreci ile ve geçirdiği trafik kazasından daha sonra gözden düştükten daha sonra Sayın İbrahim Şahin’i de ne arar ne sorar.
İşin en makûs yanı ne merhum Abdullah Çatlı’nın cenazesine katılır ne de Başbuğ Alparslan Türkeş’in. sonrasındasındaki paylaşımlarımda anlatımlarımdan anlayacağınız üzere bu kardeşlerin işi kaybedenlerle, ölenlerle değil; yalnızca yükselen güçlerledir (hani lan vefa, hani lan onur, hani lan namus). Şu an ismini hatırlayamadığım o kadar epeyce beşere vefasızlıklar yaptılar ki yerin lisanı olsa da konuşsa (gerçi hepsi bende gün gün, saat saat kayıtlı). Bende arşiv sağlam biliyorsunuz kardeşlerim. Hasan Yeşildağ’ın sıkıntılarının hallolması için İbrahim Şahin’in Mehmet Ağar’a sunum yapması, onun ise periyodun başbakanı… Sn. Tansu Çiller’i bilgilendirmesi bambaşka bir öykü (Mehmet Ağar’ın Ulusal Güvenlik Kurulu’nu teröre maddi takviye sağlayanlara karşı şiddet uygulanması tezini kabul ettirdiği dönemler). Daha evvelki videolarımda anlatmıştım, bu da öyküydü. Mehmet Ağar’ın kirli geçmişini temizleme operasyonuydu. Basında fazlacaça yer aldı. O devrin ünlü kumarhaneler sahibi Ali Fevzi Bir’in kimi polisler ve Ali Yeşildağ tarafınca fidye gayesi ile kaçırılması konusunda Ali abinin (bizim semtimizin insanıdır) şikâyeti üzerine Ali Yeşildağ ve o periyodun emniyet amiri olan bir kişi ve ayrıca şahıslar evvel gözaltına alınıp daha sonra cezaevine girdiler. Hasan Yeşildağ’ın benden ricası üzerine de Ali Fevzi Bir ile görüşüp “Bunlar bir cahillik etmişler lütfen şiâayetçi olma” diye ricacı oldum. Aslında tüm kaçırma tertibini yapan Hasan Yeşildağ’dı. İşin daha rezil yanı Hasan Yeşildağ’ı Ali Fevzi Bir ile görüştürdüm. O da kardeşim bir yanılgı yapmış lütfen davacı olma rolleri ile kendisiyle görüştü (hep senaryo daima film).
Bundan da daha rezil olanı ise Aziz Yıldırım’ın yeğeni Süreyya Yalçın’ın sürücüsü, Ali Yeşildağ’ın tanıdığı devamlı Ulus’taki meşhur o kafeye geliyorlar. Hasan Yeşildağ bu kişinin kim olduğunu öğrenince “Bu kızı kaçıralım babası Türkiye’nin en zenginlerinden” diyor. İşin berbat yanı ise Süreyya Yalçın’ın aracını süren sürücü arkadaş Süreyya Yalçın’ın annesini dahil o kafeye getirerek bize hayli yardımcı oluyorlar diye Ali Yeşildağ ile tanıştırıyor. Ali Yeşildağ’ın mazeretler bulması üzerine Türkiye’de kaçırma süreci gerçekleşemeyince Süreyya Yalçın tahsiline devam etmek için yanlış hatırlamıyorsam İsviçre yahut bir Avrupa ülkesine gidiyor. Bizim Hasan Yeşildağ’ın iştahı daha fazlaca açılıp kardeşi Ali Yeşildağ’a “Avrupa’daki adresini bul bu biçimdesi daha kolay olur” diyor.
“İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç bahtınız yok, bütün kanıtlar bende”
Ben bu yolları yemem oğlum unuttun mu? Fedailer her yerde. Gerçi sen profesyonelsin. Süreyya Yalçın’ı kaçırma planları yaparken Sn. Aziz Yıldırım şike kumpasından tutuklanınca onu ziyarete gidip vefalı insan rollerine bürünmeyi de düzgün becerirsin. He unutmadan hala daha faili meçhul olan eski hakem Ahmet Çakar’ın vurulması hadisesini da konuşacağız. Kanıtları ile ispatlayacağım. İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç talihiniz yok. Bütün kanıtlar bende. Yapı Yapının sahibi Zafer Yıldırım’ın babası iflas etmişti.
Her gün Ulus Cafe’ye gelip garson üzere oturuyordu (yıllarce). Zeki Yeşildağ onun ortağıydı. Gerçi yanlışsız, televizyon kanalları ona verilince görünürde iştirakten ayrıldı. Lakin Yeşildağ ailesi bu firmanın %25 bâtın ortağı (Zeki, Hasan, Ali Yeşildağ) %25’i de… Zafer Yıldırım’ın. Öteki %50’nin zımnî ortağını daha sonra konuşacağız. Ve biroldukça şeyi daha sonra konuşacağız. 40 yaşından genç kardeşlerim bu ayrıntıların hakkını verirseniz devam ederim. Şayet vermezseniz ben de yoluma devam ederim. Kelam size de namus.