Ekmeğe atılan çizik ne anlama gelir ?

SULTAN

Global Mod
Global Mod
Ekmeğe Atılan Çizik Ne Anlama Gelir? — Küçük Bir Çizikten Koca Bir Hikâye

Selam dostlar,

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim şey bir anıdan, bir gözlemin derinliğinden doğdu. Hepimizin hayatında “küçük” diye geçip gittiği ama aslında çok şey anlatan detaylar vardır ya... İşte benim için o detaylardan biri, bir fırıncı ustasının sabahın sessizliğinde, ekmeğin üzerine bıçağıyla attığı o incecik çizikti. “Ne olacak ki, sadece bir hareket” diyenler olabilir ama bana göre o çizik, bir insanın hayata attığı imza gibiydi.

Bir Sabahın Sessizliği

Sabahın ilk ışıklarıyla sokaklar hâlâ uyurken fırının önünden geçiyordum. Fırının içinden yükselen sıcak buhar, taze ekmek kokusuna karışıyor, dışarıya yumuşacık bir huzur yayıyordu. O sırada içeride bir adam dikkatimi çekti. Orta yaşlı, yüzü yılların emeğiyle yoğrulmuş, gözlerinde sessiz bir yorgunluk ama garip bir huzur vardı. Her ekmeğe aynı özenle, aynı bıçağı daldırıyor, her birine farklı bir çizik atıyordu.

Yanına gidip sordum,

“Usta, neden hepsi farklı çizilmiş? Bir anlamı var mı?”

Gülümsedi, kollarını unla silerken, “Evlat,” dedi, “her çizik bir niyet. Kimi evine bereket gitsin diye, kimi evladı okusun diye, kimi sabahına huzur bulsun diye atar bu çizikleri. Ekmeğe atılan çizik sadece hava kaçsın diye değil; dua tutsun diyedir.”

O an, bir çizikle başlayan hikâye benim için bambaşka bir anlam kazandı.

Ayşe ve Murat: İki Farklı Yol, Bir Aynı Ekmek

Hikâyenin asıl kısmı burada başlıyor. Fırının hemen karşısında küçük bir kafe işleten Ayşe vardı. Empatik, içten, insanın kalbine dokunan cümleleriyle çevresindekileri saran bir kadındı. Murat ise onun tam zıttıydı; mühendis, analitik düşünen, çözüm odaklı, duygularını kelimelere değil planlara döken bir adam. İkisi her sabah aynı saatlerde o fırından ekmek alırdı ama birbirlerinin farkında bile değillerdi.

Bir sabah fırıncı ustası, ellerindeki son ekmeğe çizik atarken şöyle mırıldandı:

“Bugün bu çizik iki yabancıyı aynı sofraya oturtsun...”

Kader dediğin bazen bir çizikle başlarmış.

O sabah Ayşe’nin aldığı ekmek, fırıncının sehpasından düşüp kırıldı. Murat, arkadan bunu görüp hızla yaklaştı, “İstersen benimkini al,” dedi, kısa ama içten bir sesle. Ayşe utangaç bir tebessümle kabul etti. O an, iki farklı dünyanın yolları kesişti.

Kadının Kalbi, Erkeğin Zihni

Ayşe için bu tanışma, insanın içini ısıtan bir hikâyenin başlangıcıydı. O, olayların ardındaki duyguyu görebilen bir kadındı. Murat’ın kibarlığını bir tesadüf olarak değil, karakterinin bir yansıması olarak görmüştü.

Murat ise farklıydı. O, “Neden böyle oldu?” diye düşünmek yerine, “Bu nasıl oldu, ne tetikledi?” diye analiz etti. Fırıncının sehpasının yüksekliği, ekmeğin düşme açısı, yerin eğimi... O, hayatı mühendis gibi çözmeye çalışıyordu.

Ama işte o sabah, bir şey değişti. Murat farkında olmadan ilk defa bir şeyin nedenini değil, anlamını merak etti.

“Belki de bazı şeylerin açıklaması yoktur, sadece hissedilir.”

Ayşe’nin sıcak kahvesiyle, Murat’ın sessizliği aynı masada birleşti.

Ekmeğin Çiziklerinde Saklı Hikâyeler

Günler geçtikçe sabah buluşmaları bir rutine dönüştü. Murat, Ayşe’ye baktıkça fark etti ki, o çizikler tıpkı insan ilişkileri gibiydi. Her birinde bir iz, bir emek, bir hikâye vardı.

Bir gün fırıncıya döndüler, ikisi birden sordular:

“Usta, bu sabahki çizik nasıl?”

Usta gülümsedi, “Bugünkü çizik ‘birlik’ için. Ayrı ayrı yoğrulsanız da aynı fırında pişen ekmek gibi olun,” dedi.

Murat o anda anlamıştı. O çizik, onun mühendis aklıyla çözebileceği bir denklem değil, kalbinin okuyabileceği bir semboldü. Ayşe içinse bu söz, sevginin en sade hâliydi.

Hayatın Çizikleri

Aradan yıllar geçti. O fırın hâlâ sabahları ekmek kokusunu yaymaya devam etti. Fırıncı usta artık yaşlıydı ama hâlâ her ekmeğe çizik atardı. Ayşe ve Murat evlenmişti. Her sabah fırına gider, “Bugün hangi niyet var ustam?” diye sorarlardı. Usta gülümser, “Bugün sağlık, bugün umut, bugün sabır...” derdi.

Bir gün usta elleri titreyerek son ekmeğini yaptı. O gün attığı çizik diğerlerinden farklıydı; derin ama zarif bir çizik.

“Bu,” dedi, “veda çizigim. Ama unutmayın, ekmeğe atılan her çizik bir duadır; biri tutar, biri hatırlatır.”

Ayşe’nin gözlerinden yaşlar süzülürken Murat sessizce elini tuttu. O an, hayatın tüm mühendislik hesapları bir kenara bırakıldı.

Çünkü bazen bir insanın kalbinde, bir fırıncının bıçağında gizli olan şey aynıydı:

Emek, niyet ve sevgi.

Son Söz: Siz Hiç Ekmeğe Çizik Attınız mı?

Belki siz de sabah ekmeğini keserken bir an durup düşünürsünüz bundan sonra. O küçük çizik, belki bir duanın, belki bir hatıranın, belki de bir kalbin yankısıdır.

Belki siz de birine farkında olmadan bir “çizik” atmışsınızdır; kimi kırmış, kimi iyileştirmişsinizdir.

Benim hikâyem burada bitiyor dostlar.

Ama sizden duymak isterim — sizin “ekmeğe çizik” hikâyeniz nedir?

Bir duygunuz, bir hatıranız, bir niyetiniz var mı o çiziklerde saklı?

Yazın, konuşalım, paylaşalım. Çünkü bazen en büyük hikâyeler, en küçük çiziklerde başlar...
 
Üst