Yeni Şafak müellifi Hasan Öztürk, bugünkü yazısında besin fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek tarım alanlarının ekimi konusunda devletin oyun kurucu olması gerektiğini belirtip “Şayet önlem alamazsak yakın gelecekte fahiş fiyata bile birtakım temel besin mamüllerini bulma talihimiz kalmayacak” dedi.
“Covid-19 daha sonrası dünyada bir de Ukrayna-Rusya savaşı eklenince, besin güvenliği, besin tedariki ve üretimi konusu “sanayinin” önüne geçmiş oldu” diyen Öztürk, ekilebilir toprak ve içilebilir su şayet olmazsa endüstrileşmenin bir mana söz etmeyeceğini söz etti.
Birtakım eserlerde üretimin monopolü haline gelen ya da ana tedarikçileri olan ülkelerin besin ihracatına kısıtlama getirdiğini hatırlatan Öztürk, besin meblağlarının geçen yılın şubat ayına oranla yüzde 24 arttığını yazdı.
Tahıldan, palm yağına, ay çiçekten, şeker kamışına kadar biroldukça endüstriyel eserin ihracatı, Rusya, Macaristan, Mısır, Cezayir, Malezya, Arjantin ve biroldukca ülke tarafınca durdurulduğu yazan Öztürk şu biçimde devam etti:
“Şimdi ‘kendi kendine yetebilen’ ülkeler tartışması başladı. Bu bağlamda Türkiye’nin de toprağa dönme ve tarımda ölçek iktisadı tartışmaları yaşanıyor.
Hatırlayacağınız üzere birkaç aydır bu köşede temel besin mamüllerinin ihracatına kısıtlama getirilmesine dönük teklifler getirmiştik. Bizim teklifimizin merkezinde ‘fahiş fiyatlar’dı. Bu sefer yeni orijinal bir durumla karşı karşıyayız. Şayet önlem alamazsak yakın gelecekte fahiş fiyata bile kimi temel besin mamüllerini bulma talihimiz kalmayacak
bu biçimde, Anadolu ve Trakya’nın kara toprağının kıymetinin bilinip, işlenmesi konusundaki ısrarımızı yinelayarak bitirelim.
Bu toprak bize de yakın etrafımıza de kâfi de artar… Kâfi ki ekmesini bilelim, kâfi ki kanaatkâr olalım. Kâfi ki devlet bu bahiste özgür piyasa koşulları yerine müdahaleci direkt oyun kurucu olarak rol alsın.”
Yazının tamamını okumak için
“Covid-19 daha sonrası dünyada bir de Ukrayna-Rusya savaşı eklenince, besin güvenliği, besin tedariki ve üretimi konusu “sanayinin” önüne geçmiş oldu” diyen Öztürk, ekilebilir toprak ve içilebilir su şayet olmazsa endüstrileşmenin bir mana söz etmeyeceğini söz etti.
Birtakım eserlerde üretimin monopolü haline gelen ya da ana tedarikçileri olan ülkelerin besin ihracatına kısıtlama getirdiğini hatırlatan Öztürk, besin meblağlarının geçen yılın şubat ayına oranla yüzde 24 arttığını yazdı.
Tahıldan, palm yağına, ay çiçekten, şeker kamışına kadar biroldukça endüstriyel eserin ihracatı, Rusya, Macaristan, Mısır, Cezayir, Malezya, Arjantin ve biroldukca ülke tarafınca durdurulduğu yazan Öztürk şu biçimde devam etti:
“Şimdi ‘kendi kendine yetebilen’ ülkeler tartışması başladı. Bu bağlamda Türkiye’nin de toprağa dönme ve tarımda ölçek iktisadı tartışmaları yaşanıyor.
Hatırlayacağınız üzere birkaç aydır bu köşede temel besin mamüllerinin ihracatına kısıtlama getirilmesine dönük teklifler getirmiştik. Bizim teklifimizin merkezinde ‘fahiş fiyatlar’dı. Bu sefer yeni orijinal bir durumla karşı karşıyayız. Şayet önlem alamazsak yakın gelecekte fahiş fiyata bile kimi temel besin mamüllerini bulma talihimiz kalmayacak
bu biçimde, Anadolu ve Trakya’nın kara toprağının kıymetinin bilinip, işlenmesi konusundaki ısrarımızı yinelayarak bitirelim.
Bu toprak bize de yakın etrafımıza de kâfi de artar… Kâfi ki ekmesini bilelim, kâfi ki kanaatkâr olalım. Kâfi ki devlet bu bahiste özgür piyasa koşulları yerine müdahaleci direkt oyun kurucu olarak rol alsın.”
Yazının tamamını okumak için