İddianamesini FETÖ’den tutuklu, eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’nin hazırladığı 28 Şubat davası kapsamında tutuklu bulunan 82 yaşındaki emekli Korgeneral Hakkı Kılınç’ın eşi Saadet Kılınç, gazetemize gönderdiği mektupta, eşi ve silah arkadaşlarının yaşadığı ağır sıhhat problemlerine dikkati çekti, yetkililere davette bulundu.
Cumhuriyet’te gönderdiği mektubunda yaklaşık 10 yıl evvel bir daha 28 Şubat davasında eşinin mahpusa atıldığını anımsatan Kılınç, “O devir uyku apnesi yüzünden aygıta bağımlı yaşadığı için tahliye edilmişti, bugün hayli daha ağır kurallarda olduğu biçimde içeride tutulmaya devam ediyor” dedi. Eşinin bir daha mahpusa alındıktan daha sonra kasık fıtığı ameliyatı olduğunu söyleyen Kılınç, “Üç yerinden karnını yardılar. 10 santimlik dikişleri var. Tedavi sırasında yaşadığı kan kaybına karşın sondalı biçimde hapishaneye geri gönderdiler. daha sonrasında toparlayamadı. Üç sefer baygınlık geçirdi. Yakın vakitte da Covid atlattı. Uyku apnesi haricinde da Parkinson, vertigo, tansiyon, şeker, kansızlık demir eksikliği üzere rahatsızlıkları var. Yetkililere sesleniyorum, eşimi bana geri verin, onun tedavisini üstleneyim” diye konuştu.
“Unutulmasını istemiyorum”
Kılınç, “Eşimin ve silah arkadaşlarının bu kumpas davada içeride unutulmasını istemiyorum” diyerek devamında şu sözleri kullandı:
“Bu beşerler ülkeleri için ‘önce Atatürk, vatan ve bayrak’ diyerek senelerca çalıştılar. Eşimin her rütbesinde bakılırsav müddeti uzatıldı. Emekli olduğunda Jandarma Kurmay Başkanlığı gorevindeydi. Eşimin doğum günü 15 Temmuz’dur. O hain teşebbüsten daha sonra doğum gününü bile bir, iki gün evvel yahut daha sonra kutlamaya başlamıştık. Bu duyarlılıktaki insanlara yapılan düşmanca tavrı kabul edemiyoruz.”
“İmkân olsa ulu başkanı bile mezarından çıkarıp yargılayacaklar”
Yaşananlara karşı Anayasa Mahkemesi’nin suskunluğuna da reaksiyon gösteren Kılınç, kelamlarını şu biçimde tamamladı:
“Eşlerimiz hayatta kalmayı başarıp da bir süre daha sonra beraat ettiklerinde kaybedilen yıllarımızı bize nasıl verecekler? Yaşadığımız acılarımızın hangi birisini anlatalım? Hepsinin rahatsızlıkları ilerledi. Eşim içeride 10 kilo verdi. Bu tavrın özünde Atatürk düşmanlığı olduğunu görüyoruz. İmkân olsa ulu lideri bile mezarından çıkarıp yargılayacaklar.”
Cumhuriyet’te gönderdiği mektubunda yaklaşık 10 yıl evvel bir daha 28 Şubat davasında eşinin mahpusa atıldığını anımsatan Kılınç, “O devir uyku apnesi yüzünden aygıta bağımlı yaşadığı için tahliye edilmişti, bugün hayli daha ağır kurallarda olduğu biçimde içeride tutulmaya devam ediyor” dedi. Eşinin bir daha mahpusa alındıktan daha sonra kasık fıtığı ameliyatı olduğunu söyleyen Kılınç, “Üç yerinden karnını yardılar. 10 santimlik dikişleri var. Tedavi sırasında yaşadığı kan kaybına karşın sondalı biçimde hapishaneye geri gönderdiler. daha sonrasında toparlayamadı. Üç sefer baygınlık geçirdi. Yakın vakitte da Covid atlattı. Uyku apnesi haricinde da Parkinson, vertigo, tansiyon, şeker, kansızlık demir eksikliği üzere rahatsızlıkları var. Yetkililere sesleniyorum, eşimi bana geri verin, onun tedavisini üstleneyim” diye konuştu.
“Unutulmasını istemiyorum”
Kılınç, “Eşimin ve silah arkadaşlarının bu kumpas davada içeride unutulmasını istemiyorum” diyerek devamında şu sözleri kullandı:
“Bu beşerler ülkeleri için ‘önce Atatürk, vatan ve bayrak’ diyerek senelerca çalıştılar. Eşimin her rütbesinde bakılırsav müddeti uzatıldı. Emekli olduğunda Jandarma Kurmay Başkanlığı gorevindeydi. Eşimin doğum günü 15 Temmuz’dur. O hain teşebbüsten daha sonra doğum gününü bile bir, iki gün evvel yahut daha sonra kutlamaya başlamıştık. Bu duyarlılıktaki insanlara yapılan düşmanca tavrı kabul edemiyoruz.”
“İmkân olsa ulu başkanı bile mezarından çıkarıp yargılayacaklar”
Yaşananlara karşı Anayasa Mahkemesi’nin suskunluğuna da reaksiyon gösteren Kılınç, kelamlarını şu biçimde tamamladı:
“Eşlerimiz hayatta kalmayı başarıp da bir süre daha sonra beraat ettiklerinde kaybedilen yıllarımızı bize nasıl verecekler? Yaşadığımız acılarımızın hangi birisini anlatalım? Hepsinin rahatsızlıkları ilerledi. Eşim içeride 10 kilo verdi. Bu tavrın özünde Atatürk düşmanlığı olduğunu görüyoruz. İmkân olsa ulu lideri bile mezarından çıkarıp yargılayacaklar.”