Tanrı Kadını Kaç Günde Yarattı? Bir Hikâyenin İçinden Geçerken
Selam dostlar, bu akşam size uzun zamandır aklımda dönen bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki biraz masalsı, belki biraz gerçek, ama en çok da içten… Çünkü bazen bir sorunun peşine düşmek, cevabın kendisinden daha büyülü olur: **“Tanrı kadını kaç günde yarattı?”**
---
Başlangıç: Zamanın Ellerinde Bir Soru
Rivayet odur ki Tanrı, insanı yaratırken güneşin doğuşunu izledi. Erkek bir günde, kadın ise günlerle değil, hislerle ölçüldü.
Bir köy meydanında, akşam üstü ateş başında iki dost oturmuş konuşuyordu. Biri erkekti, aklı hesapta, gözleri ufukta. Diğeri kadındı, kalbi hikâyelerde, sesi melodilerde. O anda sordu kadın:
— “Sence Tanrı kadını kaç günde yarattı?”
Erkek kaşlarını çatıp hesaplamaya başladı. “Toprak, su, ateş, rüzgâr… Şimdi bunların hepsini bir araya getirsek… Tahminim üç gün!” dedi. Kadın ise gülümsedi, ateşin kıvılcımına bakarak fısıldadı:
— “Hayır, yıllar sürdü. Çünkü kadın, sadece topraktan değil, sabırdan, sevgiden, gözyaşından ve gülüşten yapıldı.”
---
Erkeğin Çözüm Odaklı Arayışı
O akşamki ateşin başında erkek, soruyu bir mühendis gibi ele aldı. Ona göre işin bir planı, takvimi olmalıydı. “Tanrı önce iskeleti kurdu,” dedi, “sonra kasları yerleştirdi. Deriyi çekti, gözleri işledi. Bunların toplam süresi üç gündür.”
Bir strateji çizmişti zihninde.
1. Gün: Fiziksel bedenin inşası.
2. Gün: Akıl ve mantığın eklenmesi.
3. Gün: Kadının dünyada ayakta kalmasını sağlayacak irade.
Böylece mesele onun gözünde netti. Hesaplı, ölçülü, stratejik… Erkeklerin dünyaya bakışında olduğu gibi.
---
Kadının Empatik Anlatısı
Ama kadın söze girdiğinde atmosfer değişti. O, gün saymıyordu. Onun için kadın, bir yolculuktu. “Tanrı, kadını bir günde yaratmadı,” dedi. “Her gözyaşında biraz daha şekillendi. Her kahkahada biraz daha tamamlandı.”
Ona göre kadın; annesinin yüreğinde, kızının hayallerinde, dostunun omzunda yeniden ve yeniden yaratılıyordu. Tanrı tek bir günde değil, her gün kadını yeniden dokuyordu.
---
Hikâyenin Dönüm Noktası
İkisi ateşin başında tartışmaya devam ederken, yanlarına yaşlı bir bilge oturdu. Bilge, ellerini ateşe uzattı, derin bir nefes aldı.
“Evlatlarım,” dedi, “siz soruyu yanlış yerden yakalıyorsunuz. Tanrı kadını günlerle değil, dualarla yarattı.”
Erkeğe döndü:
“Sen haklısın, çünkü kadının bedeni güçlüdür. Çocuk doğurur, hayat taşır. Bu bir mühendisliktir.”
Kadına döndü:
“Sen de haklısın, çünkü kadının kalbi dünyayı sarar. Bir tebessümde koca bir kışı bahara çevirir. Bu bir şiirdir.”
Ve bilge gülümsedi:
“Tanrı kadını ne üç günde ne de yüz yılda yarattı. Kadın, yaratılmaya devam ediyor. Her annede, her dostta, her sevgilide yeniden doğuyor.”
---
Forumdaşların Hikâyeye Dokunuşu
Burada hikâye bir anda bize dönüyor dostlar. Çünkü aslında “Tanrı kadını kaç günde yarattı?” sorusunun cevabı, sizin yorumlarınızda gizli.
— Belki erkek forumdaşlarımız, hesap kitap yapacak: “Bedenin işlevlerini düşünürsek, bu işlem şu kadar zamanda tamamlanmıştır.”
— Belki kadın forumdaşlarımız, duygularını paylaşacak: “Bence Tanrı kadını, insanlığa merhamet lazım olduğunda yarattı.”
Ve belki de birileri, bilge gibi ortaya çıkıp diyecek: “Kadın bir günde yaratılmadı, hâlâ yaratılıyor. Bizim sevgimizle, saygımızla, hikâyelerimizle.”
---
Bir Son Değil, Bir Davet
Benim hikâyem burada noktalanıyor ama asıl mesele burada başlıyor. Çünkü bu başlık sadece bir masal değil; aynı zamanda bir tartışma daveti.
Sizce Tanrı kadını kaç günde yarattı?
— Bedenin ritmine göre mi düşünürsünüz?
— Kalbin melodisine göre mi?
— Yoksa hâlâ yaratılmakta olan bir mucize olarak mı görürsünüz?
Hadi gelin, bu soruya herkes kendi cevabını versin. Çünkü belki de en güzel cevap, tek bir doğru değil; hepimizin hikâyelerinin birleştiği yerde saklıdır.
Ateşin başından selam olsun… Şimdi söz sizde, forumdaşlar.
Selam dostlar, bu akşam size uzun zamandır aklımda dönen bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki biraz masalsı, belki biraz gerçek, ama en çok da içten… Çünkü bazen bir sorunun peşine düşmek, cevabın kendisinden daha büyülü olur: **“Tanrı kadını kaç günde yarattı?”**
---
Başlangıç: Zamanın Ellerinde Bir Soru
Rivayet odur ki Tanrı, insanı yaratırken güneşin doğuşunu izledi. Erkek bir günde, kadın ise günlerle değil, hislerle ölçüldü.
Bir köy meydanında, akşam üstü ateş başında iki dost oturmuş konuşuyordu. Biri erkekti, aklı hesapta, gözleri ufukta. Diğeri kadındı, kalbi hikâyelerde, sesi melodilerde. O anda sordu kadın:
— “Sence Tanrı kadını kaç günde yarattı?”
Erkek kaşlarını çatıp hesaplamaya başladı. “Toprak, su, ateş, rüzgâr… Şimdi bunların hepsini bir araya getirsek… Tahminim üç gün!” dedi. Kadın ise gülümsedi, ateşin kıvılcımına bakarak fısıldadı:
— “Hayır, yıllar sürdü. Çünkü kadın, sadece topraktan değil, sabırdan, sevgiden, gözyaşından ve gülüşten yapıldı.”
---
Erkeğin Çözüm Odaklı Arayışı
O akşamki ateşin başında erkek, soruyu bir mühendis gibi ele aldı. Ona göre işin bir planı, takvimi olmalıydı. “Tanrı önce iskeleti kurdu,” dedi, “sonra kasları yerleştirdi. Deriyi çekti, gözleri işledi. Bunların toplam süresi üç gündür.”
Bir strateji çizmişti zihninde.
1. Gün: Fiziksel bedenin inşası.
2. Gün: Akıl ve mantığın eklenmesi.
3. Gün: Kadının dünyada ayakta kalmasını sağlayacak irade.
Böylece mesele onun gözünde netti. Hesaplı, ölçülü, stratejik… Erkeklerin dünyaya bakışında olduğu gibi.
---
Kadının Empatik Anlatısı
Ama kadın söze girdiğinde atmosfer değişti. O, gün saymıyordu. Onun için kadın, bir yolculuktu. “Tanrı, kadını bir günde yaratmadı,” dedi. “Her gözyaşında biraz daha şekillendi. Her kahkahada biraz daha tamamlandı.”
Ona göre kadın; annesinin yüreğinde, kızının hayallerinde, dostunun omzunda yeniden ve yeniden yaratılıyordu. Tanrı tek bir günde değil, her gün kadını yeniden dokuyordu.
---
Hikâyenin Dönüm Noktası
İkisi ateşin başında tartışmaya devam ederken, yanlarına yaşlı bir bilge oturdu. Bilge, ellerini ateşe uzattı, derin bir nefes aldı.
“Evlatlarım,” dedi, “siz soruyu yanlış yerden yakalıyorsunuz. Tanrı kadını günlerle değil, dualarla yarattı.”
Erkeğe döndü:
“Sen haklısın, çünkü kadının bedeni güçlüdür. Çocuk doğurur, hayat taşır. Bu bir mühendisliktir.”
Kadına döndü:
“Sen de haklısın, çünkü kadının kalbi dünyayı sarar. Bir tebessümde koca bir kışı bahara çevirir. Bu bir şiirdir.”
Ve bilge gülümsedi:
“Tanrı kadını ne üç günde ne de yüz yılda yarattı. Kadın, yaratılmaya devam ediyor. Her annede, her dostta, her sevgilide yeniden doğuyor.”
---
Forumdaşların Hikâyeye Dokunuşu
Burada hikâye bir anda bize dönüyor dostlar. Çünkü aslında “Tanrı kadını kaç günde yarattı?” sorusunun cevabı, sizin yorumlarınızda gizli.
— Belki erkek forumdaşlarımız, hesap kitap yapacak: “Bedenin işlevlerini düşünürsek, bu işlem şu kadar zamanda tamamlanmıştır.”
— Belki kadın forumdaşlarımız, duygularını paylaşacak: “Bence Tanrı kadını, insanlığa merhamet lazım olduğunda yarattı.”
Ve belki de birileri, bilge gibi ortaya çıkıp diyecek: “Kadın bir günde yaratılmadı, hâlâ yaratılıyor. Bizim sevgimizle, saygımızla, hikâyelerimizle.”
---
Bir Son Değil, Bir Davet
Benim hikâyem burada noktalanıyor ama asıl mesele burada başlıyor. Çünkü bu başlık sadece bir masal değil; aynı zamanda bir tartışma daveti.
Sizce Tanrı kadını kaç günde yarattı?
— Bedenin ritmine göre mi düşünürsünüz?
— Kalbin melodisine göre mi?
— Yoksa hâlâ yaratılmakta olan bir mucize olarak mı görürsünüz?
Hadi gelin, bu soruya herkes kendi cevabını versin. Çünkü belki de en güzel cevap, tek bir doğru değil; hepimizin hikâyelerinin birleştiği yerde saklıdır.
Ateşin başından selam olsun… Şimdi söz sizde, forumdaşlar.