Milli Irade Esasına Dayanan Düşünce Ilk Defa Nerede Ortaya Atılmıştır ?

BebekBakicisi

Global Mod
Global Mod
\Milli İrade Esasına Dayanan Düşüncenin Kökeni\

Milli irade, halkın egemenliğine dayalı yönetim anlayışının temelidir. Bir halkın kendi kaderini tayin etme hakkı, tarih boyunca çeşitli ideolojik ve siyasi hareketlerle şekillenmiş ve bu düşünce birçok farklı coğrafyada farklı zamanlarda savunulmuştur. Ancak milli irade düşüncesinin ilk olarak nerede ortaya çıktığı ve tarihsel gelişimi üzerinde derinlemesine bir inceleme yapmak, bu kavramın nasıl evrildiğini ve günümüzdemi etkilerini anlamamıza yardımcı olacaktır.

\Milli İrade Kavramının İlk Ortaya Çıkışı\

Milli irade esasına dayanan düşünce ilk defa, 18. yüzyılda Fransız Aydınlanma dönemi düşünürlerinin eserlerinde ve daha sonra Fransız Devrimi ile hayata geçirilen siyasi uygulamalarda belirginleşmiştir. Bu dönemde halkın yönetim üzerindeki egemenliği savunulmuş ve monarşinin mutlak yetkilerine karşı halkın iradesinin ön plana çıkması gerektiği vurgulanmıştır.

Fransa'da yaşanan bu dönüşüm, Jean-Jacques Rousseau'nun 1762 yılında yayımladığı *Toplum Sözleşmesi* adlı eseri ile belirgin bir hal almıştır. Rousseau, halkın egemenliğini savunmuş ve halkın iradesinin, devletin meşruiyetinin temeli olduğunu öne sürmüştür. "Genel irade" kavramını ortaya koyarak, halkın isteklerinin, özgürlüğün ve eşitliğin sağlanması adına devletin gücünü sınırlamayı savunmuştur. Bu düşünceler, Fransız Devrimi'nin felsefi temellerini oluşturmuş ve halkın yönetime katılımını sağlayacak demokratik reformların kapılarını aralamıştır.

\Fransız Devrimi ve Milli İrade\

Fransız Devrimi, milli irade fikrinin somutlaşmaya başladığı önemli bir dönüm noktasıdır. 1789 yılında gerçekleşen bu devrim, monarşinin sona ermesi ve halkın yönetime katılımının arttığı bir sürecin başlangıcıydı. Devrimciler, halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçimi talep etmişler ve monarşiyi devre dışı bırakarak, halkın iradesinin ön planda olduğu bir cumhuriyet kurmayı amaçlamışlardır.

Fransız Devrimi ile birlikte, milli irade kavramı sadece bir düşünce değil, aynı zamanda fiili bir talep halini almış ve halkın devlete karşı kendi iradesini belirleme hakkı, devrimci söylemlerle geniş bir halk kitlesine aktarılabilmiştir. Bu dönemde halk egemenliğini savunan Anayasa kabul edilmiş ve halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetim belirlenmeye başlanmıştır.

\Milli İrade ve Cumhuriyetçi Düşünce\

Milli irade düşüncesi, Fransız Devrimi’nin ardından pek çok Avrupa ülkesinde yankı bulmuş ve özellikle cumhuriyetçi hareketlerde güçlü bir şekilde savunulmuştur. Cumhuriyetçiliğin temel ilkelerinden biri olan halk egemenliği, milli irade düşüncesiyle paralellik gösteren bir fikir birliğiydi. Halkın iradesi, devleti yöneten güçlerin kaynağı olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda, bu düşünce, monarşilere karşı bir meydan okuma niteliği taşımaktadır.

18. yüzyılın sonlarına doğru, İngiltere ve Amerika gibi farklı ülkelerde de milli irade anlayışı gelişmiş, halkın yönetime katılımını sağlayan anayasal reformlar yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık deklarasyonu ve ardından kabul edilen Anayasa, milli irade kavramının en önemli yansımasıdır. Bu belgeler, halkın egemenliğini savunarak, devleti yönetenlerin halkın iradesine dayalı olması gerektiğini ortaya koymuştur.

\Milli İrade Kavramının Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Yeri\

Osmanlı İmparatorluğu’nda milli irade kavramı, 19. yüzyılın sonlarına doğru, Batı’daki gelişmelerin etkisiyle tartışılmaya başlanmıştır. Tanzimat ve Islahat Fermanları, halkın bazı haklarını tanıyan, ancak hâlâ monarşi ve padişahın mutlak egemenliğini elinde bulunduran bir yönetim biçimini benimsemiştir. Ancak, 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Osmanlı’daki yönetim anlayışının değiştirilmesi gerektiğine dair fikirler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle Jön Türkler tarafından savunulan düşünceler, halkın iradesinin, egemenlik haklarının önemli bir dayanağı haline gelmesini istemektedir.

\Milli İrade Kavramının Türkiye Cumhuriyeti'nde Yeri\

Türkiye Cumhuriyeti’nde milli irade kavramı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki değişim taleplerinin bir devamı olarak, Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte güç kazanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki Türk Kurtuluş Savaşı, halkın iradesinin zaferini simgeleyen önemli bir aşama olmuştur. Atatürk, halkın kendi kaderini tayin etme hakkını savunarak, 1923’te Cumhuriyet’i ilan etmiş ve halkın iradesini temsil edecek bir yönetim anlayışını kurmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kabul edilen 1924 Anayasası, halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçimini belirlemiş ve Atatürk’ün halk egemenliği ilkesi, Türk siyasetinde temel bir düşünce halini almıştır. Bu düşünce, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla uygulamaya konulan bir demokrasi anlayışı ile hayata geçirilmiştir. Atatürk’ün "Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" sözleri, milli irade kavramının Cumhuriyet’in temel felsefelerinden biri olduğunu pekiştiren bir ifadedir.

\Milli İrade ve Demokrasi İlişkisi\

Milli irade ile demokrasi arasındaki ilişki oldukça güçlüdür. Demokrasi, halkın egemenliğini esas alırken, milli irade de halkın karar verme sürecine katılımını ifade eder. Bu bağlamda, milli irade, demokratik sistemin işlemesi için gerekli bir koşul olarak kabul edilir. Özellikle modern demokrasilerde, halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla egemenliğin kullanılmasına dayalı bir yönetim anlayışı hâkimdir. Demokrasi, halkın iradesinin ön plana çıktığı, çoğulculuğun ve katılımcılığın sağlandığı bir sistemdir.

\Sonuç\

Milli irade kavramı, Fransız Devrimi’nden itibaren, halk egemenliği anlayışının bir sonucu olarak evrilmiş ve farklı coğrafyalarda ve tarihsel dönemlerde önemli değişimlere yol açmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar, bu düşünce halkın kendi kaderini tayin etme hakkını savunan, devletin halkın iradesine dayalı olmasını amaçlayan bir anlayışa dönüşmüştür. Bugün, milli irade, sadece siyasi teorinin bir parçası değil, aynı zamanda demokrasinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.
 
Üst