Tanım olarak kısırlık, düzenli bir şekilde ilişkiye girilmesine rağmen 1 sene içinde hamile kalamamaktır. Kısırlık problemi ile karşılaşma oranı toplumda %15 civarıdır.
Gebe kalmanın verimliliği doğada düşüktür. Önceden çocuğu olan bir çiftin, hamile kalmakla ilgili kadın ve erkekte herhangi bir problem olmadığı halde, düzenli olarak ilişkiye rağmen her ay hamile kalma şansı %25 dolaylarındadır.
1 yıllık süreç tamamlandığında toplumda çiftlerin %85’i gebe kalabilmekte, yalnız %15 lik kısım ise kısırlık (infertilite) tanımı içerisinde girmektedirler.
Genel manada, kısırlığın %40’ı erkeğe bağlı faktörlerdir. %15 çiftte rahim ve tüp ile ilgili sorunlar sorumlu olmaktadır. %30-40 çiftde hem erkeğe hem kadına ait problemler birlikte katkıda bulunmaktadırlar. %15 çiftde ise mevcut tanısal testler normal olup, görünür bir problem saptanamamaktadır; bu duruma izah edilemeyen infertilite denir.
Kısır hastaların tanı ve özellikle tedavisinde son 10 yıl içinde baş döndürücü hızla gelişmeler elde edilmiştir. Tüp bebek ve ilgili tekniklerde sağlanan gelişmeler ile daha önce ümitsiz olançoğu çifte günümüzde çocuk sahibi olma şansı doğmuştur.
İnsanda ilk tüp bebek (Louis Brown) 1978’de dünyaya gelmiştir. 1922’de menideki sperm kullanılarak yapılan mikroenjeksiyon sonrası ilk gebelik rapor edilmiştir. Menide hiç sperm olmaması olarak tanımlanan azospermi olgularında, testisden sperm elde edilerek (TESE) mikroenjeksiyon sonrasında ilk gebelik 1995’de bildirilmiştir.
Tıkayıcı olmayan azospermiye bağlı kısır olan çiftlerde, 1995 öncesi tek çocuk sahibi olma şansı evlat edinme iken, TESE’de sperm çıktığı taktirde %40-45’ler civarında gebe kalma şansı sunmak inanılması güç bir gelişmedir. Elbette bu konuda devam edengerek temel gerekse de klinik çalışmalar, tüp bebek uygulamalarında kısa gelecekte başarı şansını arttıran yeni uygulamaların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Gebe kalmanın verimliliği doğada düşüktür. Önceden çocuğu olan bir çiftin, hamile kalmakla ilgili kadın ve erkekte herhangi bir problem olmadığı halde, düzenli olarak ilişkiye rağmen her ay hamile kalma şansı %25 dolaylarındadır.
1 yıllık süreç tamamlandığında toplumda çiftlerin %85’i gebe kalabilmekte, yalnız %15 lik kısım ise kısırlık (infertilite) tanımı içerisinde girmektedirler.
Genel manada, kısırlığın %40’ı erkeğe bağlı faktörlerdir. %15 çiftte rahim ve tüp ile ilgili sorunlar sorumlu olmaktadır. %30-40 çiftde hem erkeğe hem kadına ait problemler birlikte katkıda bulunmaktadırlar. %15 çiftde ise mevcut tanısal testler normal olup, görünür bir problem saptanamamaktadır; bu duruma izah edilemeyen infertilite denir.
Kısır hastaların tanı ve özellikle tedavisinde son 10 yıl içinde baş döndürücü hızla gelişmeler elde edilmiştir. Tüp bebek ve ilgili tekniklerde sağlanan gelişmeler ile daha önce ümitsiz olançoğu çifte günümüzde çocuk sahibi olma şansı doğmuştur.
İnsanda ilk tüp bebek (Louis Brown) 1978’de dünyaya gelmiştir. 1922’de menideki sperm kullanılarak yapılan mikroenjeksiyon sonrası ilk gebelik rapor edilmiştir. Menide hiç sperm olmaması olarak tanımlanan azospermi olgularında, testisden sperm elde edilerek (TESE) mikroenjeksiyon sonrasında ilk gebelik 1995’de bildirilmiştir.
Tıkayıcı olmayan azospermiye bağlı kısır olan çiftlerde, 1995 öncesi tek çocuk sahibi olma şansı evlat edinme iken, TESE’de sperm çıktığı taktirde %40-45’ler civarında gebe kalma şansı sunmak inanılması güç bir gelişmedir. Elbette bu konuda devam edengerek temel gerekse de klinik çalışmalar, tüp bebek uygulamalarında kısa gelecekte başarı şansını arttıran yeni uygulamaların ortaya çıkmasını sağlayacaktır.