Karar yazarı Akif Beki, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iktidara “Her türlü kara paranın ülkeye girmesine göz yumdular. Kaynağı meçhul kara para, kirli para, bu biçimdece sokaklara uyuşturucu olarak indi” suçlamasında bulunması ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Breaking Bad Süleyman” diye seslenmesi daha sonrası Soylu’nun verdiği cevabı kıymetlendirdi.
Beki, Soylu’nun “Partilisini büyükelçilere gönderdi, altılı masanın ortaya koyduğu deklerasyonu redakte ettirdi. Yarın öbür gün bunun ses kaydı çıkarsa, bir vatansever bu ses kaydını mahkemeye gönderirse ne olur? Bu sorunun yanıtını verin” sözlerine atıfta bulunarak şunları yazdı:
“Blöf mü, şantaj mı, ne kokuyor derseniz; bir de tehdit savurdu. Kılıçdaroğlu, Altılı Masa bildirgesini güya bir büyükelçiye düzelttirmiş de… Ya onun ses kaydı çıkar ve bir vatansever tarafınca mahkemeye gönderilirseymiş… O denli bir kaset olsa bugüne beklerdi güya. Bilmeseniz, dezenformasyon yasasını ABD elçiliğiyle görüşerek hazırladığını itiraf eden de CHP’ydi sanabilirsiniz. Lakin bu da yeni değil. Soylu klasiklerinin ‘best of’ seçkisi sayabilirsiniz.
Suçla gayret bakılırsavi sebebiyle sahip olduğu hata ayrıntılarını, daha evvel siyaseten kullanıp peşini bıraktığı görülmedi mi! Mafyadan 10 bin dolar maaş alan siyasetçinin yazışmaları elindeydi, ne oldu? Savcılığa verdi mi? Kim olduğu çıktı, yargılandı mı? bir daha nazaranvi sebebiyle muhalefet milletvekillerinin özel hayat detaylarıne sahip olduğunu duyurmuştu. Soruldu bu biçimde… Hangi kanun veriyordu bu nazaranv ve yetkiyi? Devletin istihbaratına, muhalefeti mi izletiyordu? Hata yakaladıysa niçin gereğini yapmıyor da kulağa su kaçırıyordu? Bu imasının emeli; cürümle çaba mi, muhalefeti tehdit miydi? Oralı bile olmadı alışılmış. ötürüsıyla Soylu cephesinde, yadırganacak yeni bir şey yok. Hepsi alışılmış, kanıksanmış garabetler. Kendisine şahsen yöneltilen tenkitleri, devlete söylenmiş üzere sunması da yeni değil.”
Beki, Soylu’nun “Partilisini büyükelçilere gönderdi, altılı masanın ortaya koyduğu deklerasyonu redakte ettirdi. Yarın öbür gün bunun ses kaydı çıkarsa, bir vatansever bu ses kaydını mahkemeye gönderirse ne olur? Bu sorunun yanıtını verin” sözlerine atıfta bulunarak şunları yazdı:
“Blöf mü, şantaj mı, ne kokuyor derseniz; bir de tehdit savurdu. Kılıçdaroğlu, Altılı Masa bildirgesini güya bir büyükelçiye düzelttirmiş de… Ya onun ses kaydı çıkar ve bir vatansever tarafınca mahkemeye gönderilirseymiş… O denli bir kaset olsa bugüne beklerdi güya. Bilmeseniz, dezenformasyon yasasını ABD elçiliğiyle görüşerek hazırladığını itiraf eden de CHP’ydi sanabilirsiniz. Lakin bu da yeni değil. Soylu klasiklerinin ‘best of’ seçkisi sayabilirsiniz.
Suçla gayret bakılırsavi sebebiyle sahip olduğu hata ayrıntılarını, daha evvel siyaseten kullanıp peşini bıraktığı görülmedi mi! Mafyadan 10 bin dolar maaş alan siyasetçinin yazışmaları elindeydi, ne oldu? Savcılığa verdi mi? Kim olduğu çıktı, yargılandı mı? bir daha nazaranvi sebebiyle muhalefet milletvekillerinin özel hayat detaylarıne sahip olduğunu duyurmuştu. Soruldu bu biçimde… Hangi kanun veriyordu bu nazaranv ve yetkiyi? Devletin istihbaratına, muhalefeti mi izletiyordu? Hata yakaladıysa niçin gereğini yapmıyor da kulağa su kaçırıyordu? Bu imasının emeli; cürümle çaba mi, muhalefeti tehdit miydi? Oralı bile olmadı alışılmış. ötürüsıyla Soylu cephesinde, yadırganacak yeni bir şey yok. Hepsi alışılmış, kanıksanmış garabetler. Kendisine şahsen yöneltilen tenkitleri, devlete söylenmiş üzere sunması da yeni değil.”