İyi Insan Nedir, Özellikleri Nelerdir ?

BebekBakicisi

Global Mod
Global Mod
İyi İnsan Nedir, Özellikleri Nelerdir?

Uzun zamandır çevremde “iyi insan” denildiğinde kimin akla geldiğini gözlemliyorum. Kimine göre iyi insan yardım eden, kimine göre kimseyi kırmayan biridir. Fakat zamanla fark ettim ki “iyi olmak” sandığımız kadar basit bir sıfat değil; bazen fazlasıyla yorucu, bazen de yanlış anlaşılan bir duruş. Çocukluğumda sessiz ve uyumlu olduğum için bana “iyi çocuk” derlerdi. Oysa çoğu zaman sadece susmayı tercih ediyordum; çünkü “hayır” demek huzursuzluk yaratabiliyordu. Bu deneyim bana, iyiliğin bazen onaylanma isteğiyle, bazen de korkuyla karıştırıldığını öğretti.

İyilik: Evrensel Bir Değer mi, Kültürel Bir Konstrüksiyon mu?

“İyi insan” kavramı, tarih boyunca hem felsefede hem de psikolojide farklı biçimlerde ele alınmıştır. Aristoteles’e göre iyi insan, erdemli davranışlarla “mutluluğa” ulaşan kişidir. Immanuel Kant ise iyiliği “niyette” arar; bir eylemin sonucu değil, amacındaki ahlaki saflık değerlidir. Modern psikoloji ise bu kavrama daha gözleme dayalı yaklaşır. Martin Seligman’ın “Pozitif Psikoloji” çalışmalarında, iyi insan olmanın özünde “anlam” ve “katkı” vardır; yani kişi yalnızca kendi mutluluğu için değil, başkalarının yaşamına da değer kattığında iyi olur.

Kültürel olarak bakıldığında, iyilik anlayışı evrensel değildir. Doğu kültürlerinde topluluk uyumu ve fedakârlık ön plandayken, Batı toplumlarında bireysel sorumluluk ve etik tutarlılık öne çıkar. Türkiye’de ise iyi insan tanımı genellikle “saygılı, dürüst, yardımsever” kalıplarıyla sınırlıdır. Oysa bu tanımlar, bazen pasif bir kabullenmeyi, bazen de duygusal baskıyı meşrulaştırabilir. Birinin sürekli özveride bulunması, onu otomatik olarak “iyi” yapmaz; belki de sadece sınır koymakta zorlanan biridir.

İyi Olmanın Görünmeyen Yükü

Toplumun “iyi insan” beklentisi, özellikle duygusal emek üzerinden şekillenir. İnsanlar genellikle, onları rahatlatan, anlayan ve uyum sağlayan kişilere “iyi” der. Ancak bu durum, iyi insanın kendi ihtiyaçlarını bastırmasına neden olabilir. Psikolog Gabor Maté’nin belirttiği gibi, sürekli başkalarının onayını almaya çalışan bireyler, zamanla kendi benliğinden uzaklaşır. Bu noktada iyilik, sağlıksız bir kimliğe dönüşebilir.

Bu durumun cinsiyet boyutu da dikkat çekicidir. Kadınlar toplumsal olarak daha “empatik ve anlayışlı” olmaya teşvik edilirken, erkeklerden “koruyucu ve çözüm odaklı” olmaları beklenir. Bu roller, doğuştan gelen değil, öğrenilmiş davranışlardır. Bir kadın sürekli “iyi kız” olmayı sürdürdüğünde kendi sınırlarını unutur; bir erkek ise “iyi adam” olmak adına duygularını bastırabilir. Gerçek iyilik, bu kalıpları aşarak hem duygusal hem de akılcı bir denge kurabilmektir.

İyilik ve Strateji Arasındaki İnce Çizgi

İyilik, salt duygusallıkla karıştırılmamalıdır. Gerçek iyilik, stratejik düşünceyle birleştiğinde kalıcı bir etki yaratır. Örneğin, birine balık vermek anlık bir iyiliktir; balık tutmayı öğretmek ise stratejik bir iyiliktir. Erkeklerin genellikle çözüm odaklı yaklaşımları bu noktada değerlidir. Duygusal değil, yapısal bir yardım sunmak, iyiliğin sürdürülebilir biçimidir.

Ancak yalnızca stratejiye dayalı bir yaklaşım da soğuk ve mesafeli olabilir. Kadınların ilişkisel duyarlılığı, yani empati kurma ve duygusal bağ inşa etme becerisi, bu stratejik yönü tamamlar. Gerçek iyilik, birine yardım ederken onu anlamaktan, değerini hissettirmekten geçer. Bu denge, modern toplumda en çok eksik olan şeydir.

İyi İnsan Olmak mı, Doğru İnsan Olmak mı?

İyi insan olmak bazen “uyum sağlamak” anlamına gelir; doğru insan olmak ise gerektiğinde karşı çıkmayı gerektirir. Bu ayrımı netleştirmek önemlidir. Tarihte “iyi” görünen ama sessiz kalan insanlar, adaletsizliklerin sürmesine neden olmuştur. Susan Sontag, “iyi niyet”in her zaman “doğru sonuç” getirmediğini söyler. Birine yardım etmek isterken onu bağımlı hale getirmek, bir iyilik değil, kontrol biçimidir. Dolayısıyla etik farkındalık, iyiliğin pusulası olmalıdır.

Psikolojik araştırmalar, iyiliğin yalnızca davranışsal değil, bilişsel bir süreç olduğunu gösteriyor. Birinin neden ve nasıl yardım ettiğini anlamadan, o davranışı “iyi” diye etiketlemek eksik bir değerlendirmedir. Harvard Üniversitesi’nden yapılan bir araştırma, empatik fakat sınır koyabilen kişilerin hem daha sağlıklı ilişkiler kurduğunu hem de daha az tükenmişlik yaşadığını ortaya koymuştur.

Gerçek İyiliğin Ölçütü: Niyet, Farkındalık ve Denge

İyi insan olmanın özü, niyetteki samimiyetle birlikte farkındalığı da içerir. Kişi, kendi sınırlarını bilir, başkasına yardım ederken egosunu tatmin etmiyorsa, işte o zaman etik bir iyilikten söz edilebilir. Fakat iyilik, romantize edilmemelidir; çünkü iyi niyet, kötü sonuçları engellemez. Bazen “iyilik yapmak” birini kurtarmak değil, onun kendi gücünü bulmasına izin vermektir.

Bu noktada şu sorular önemlidir:

- Birine yardım ederken gerçekten onun yararını mı gözetiyoruz, yoksa kendi vicdanımızı mı rahatlatıyoruz?

- Sessiz kalmak mı iyilik, yoksa doğruyu söylemek mi?

- Empati ve strateji nasıl bir dengede buluşabilir?

Sonuç: İyi İnsan Olmak Bir Kimlik Değil, Bir Süreçtir

İyi insan olmak, sabit bir nitelik değil, sürekli gelişen bir farkındalık sürecidir. Kimi zaman duygusal zekâ, kimi zaman ahlaki cesaret gerektirir. Gerçek iyilik, başkasını memnun etmek değil, adil ve dürüst bir şekilde var olabilmektir.

İyiliği sadece “başkalarına yapılan” bir şey olarak değil, topluma ve kendine karşı bir sorumluluk olarak da görmek gerekir. Çünkü kendi değerlerini korumayan birinin başkalarına gerçek anlamda iyi gelmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak, iyi insan olmanın ölçüsü; empatiyle aklı, duyguyla mantığı, bireysellikle toplumsallığı dengeleyebilmektir. Bu da yalnızca “nasıl biri olduğumuzla” değil, “nasıl bir dünya kurmak istediğimizle” ilgilidir.
 
Üst