İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu gençlere seslendi; “Bütün aksiliklere dair durum, fazlaca yakında değişecek” dedi.
İBB Lideri İmamoğlu, MEF Üniversitesi’nin Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Kariyer Günleri”nin açılış konuşmasını yaptı. İstanbul’da bakılırsave, “adil, yeşil ve yaratıcı” tanımlarıyla talip olduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Adil olmayan bir etraf, adil olmayan bir ortamda, kimse hak ettiği hayatı elde etmekle ilgili bir tez ortaya koyma bahtına sahip olamaz. Orada mutlak adaletsizliklerin ortaya koyduğu ortamda, epeyce haksızlığa uğrayan ve ne yazık ki sağlıklı bir hayatı bulamayan insan sayısı çok yüksek olur. hem de yeşil bir kent hayal etmek, olağan olarak ki kıymetli. Zira, insan ömrünün, dünyanın varlığının tehdit altında olduğu bir müddetçte, ‘yeşil’ kavramı dünyada kıymetli başlıklardan bir oburu. Yaratıcı bir İstanbul dendiğinde; teknolojik ve bugünün çağının gereklerini yerine getirebilen ve ona sahip bir nüfusun ortaya koymak istediği kabiliyetlere taban oluşturan bir kent olabilme konusunda bir duyguyu ortaya koymak şart” diye konuştu.
“Sorumlulukları paylaşmadan tahlil bulma bahtımız yok”
Ülkenin ortasında bulunduğu ekonomik şartların “umut kırıcı ve moral bozucu” bir tarafı bulunduğunun farkında olduğunun altını çizen İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Burada bilhassa demokrasi, epey değerli bir kavram. Örneğin, yargı bağımsızlığı epey değerli. Yargı bağımsızlığına olan inancın sarsılması, aslında bizim bugün yaşadığımız sorunun değerli bir başlangıcı. Ya da torpile dayalı bir işe alım süreci. Bu ülkede, gençlerle yaptığımız araştırmada büyük bir çoğunluğunda, ‘Ne yaparsam yapayım, çalıştığımın karşılığını alamam’ duygusu hakim. Ve hatta, ‘Bir tanıdığım var mı’ kısmı, kendi kabiliyetinin önünde çıkıyor yapılan araştırmada bir işe girmeyle ilgili sağlayacağı imkanlar doğrultusunda. O bakımdan eğitimin istihdamla örtüşmemesi, ülkede bilhassa eğitime dönük tenkitlerin bir diğer boyutu.
İşte bütün bunlar, şu anda yaşadığımız meselelerin temelinde var olan ve sizleri devir dönem ümitsizliğe iten ya da toplumun geleceğe dair umutlarını kıran birtakım hisler. Biroldukça gencimizin, ülkemizde kendi mesleklerini yürütmektense, farklı işlerde çalışmayı göze alıp yurt dışına gittiğine dair, fazlaca üzücü, yüz binlerce gencimizi içine alan bir istatistikle bizi karşı karşıya bırakıyor. Bunları söylemek durumundayız. Zira yüzleşmeden ya da bunları konuşmadan sorumluluklarımızı üstümüze almadan, bu sorumlulukları paylaşmadan tahlil bulma bahtımız da yok.”
Yanlışları sıraladı
İstanbul’un Türkiye’deki gelişmenin bir aynası olduğunu belirten İmamoğlu, geçmiş periyotta yapılan yanlışların toplumsal yaşama yansımalarını, “Örneğin; İstanbul’a yeni bir İstanbul Havalimanı yapılması, bu biçimde bir tercihin yapılması. Maliyeti 50-60 milyar Euro’yu buluyor ek maliyetleriyle birlikte. Ya da bunu yaparken, 20-30 milyar Euro’luk bir var olan havalimanı yok edilmiş, yok sayılmış olması. Ya da üçüncü köprünün havalimanına temasının yapılmasıyla birlikte, İstanbul’un pak havasını tahminen de ortadan kaldıran süreçle ilgili bir imalatın yapılması. Ya da İstanbul’da ek 2-3 milyon nüfusu taşıyacak olan bir ‘Kanal İstanbul’ projesinin ya da onun etrafındaki o yeni yerleşim nüfusunun İstanbul’a bir vizyon olarak konulması. Ya da geçmişten baktığımızda, yalnızca İstanbul’a bina, inşaat ve yapı üretmek ve kente işte bu yeni nüfusun eklenmesini sağlamak. Yani son 15-20 yirmi yılda, bütün bunlar hayatımıza hayli büyük katkılar sunsaydı, biz sanki az evvelki başlıkları burada sıralar mıydık” kelamlarıyla örneklendirdi.
“İstanbul, nasıl bir İstanbul oldu?”
İmamoğlu, bu kapsamdaki sorularını ve tespitlerini şöyleki lisana getirdi:
“Yani teknolojiye yatırım olsaydı, üretime yatırım olsaydı, geleceğin projeleri, geleceğin birtakım dalları noktasında beşere yatırım yapılsaydı, sanki biz, şu anda bu kentte, öğrencilerin imkansızlıklarını ya da geleceğe dair ümitsizliklerini mi konuşurduk? Bütün bunlar bir yol ayrımıdır pahalı arkadaşlar. Ve bu yol ayrımı hakikat yapılmadığı vakit, bütün bu meselelerle yüzleşirsiniz. Ya da bugün var edilen İstanbul ya da bugün ortaya konan İstanbul, nasıl bir İstanbul oldu? Yani sizler için ya da bu kentte yaşayanlar için bir yer mi hazırlandı, yoksa diğer birilerine mi bir yer hazırlandı? İstanbul’da. İstanbul’da yaşayan ya da yaşamak için, bu ülkenin bireyleri olarak ümit besleyen sizlere umut mu veriyor, bir umut ışığı mı gösteriyor hale geldi, yoksa öteki birilerini mi besler hale geldi? Bütün bunlar derin sorular ve tahlil bulunması gereken sorunlar. Onun için bizim geleceğe dair bakışımızı bu eksen üzerinde değil, tam aykırısı bir eksen üzerine kurma konusunda kararlı bir idare olduğumuzu da söz etmek isterim.”
“Olumsuzluklar epey yakında değişecek”
“bahsetmiş olduğum bütün aksiliklere dair durum, epeyce yakında değişecek” diyen İmamoğlu, “Ve kararlı bir halde bundan ders çıkaran yöneticilerin hala bu ülkede var olduğunu bilmenizi istiyorum. Lakin ‘Bu durum değişecek’ kararlı cümlemin altında yatan, bu ülkede var olan, söylemiş olduğim üzere düşünen yöneticiler ana kaynağı değil. Temel ana kaynağı, yani umudumuzu yeşertecek ve sahiden bu bahsetmiş olduğum dünyayla gerçek manada yarışacak, gerçek işlerle, gerçek üretimle yarışacak bir sureci var etme konusunda bizi umutlandıran şey, siz pahalı gençlersiniz. Gençlerin karar alma süreçlerine dahil olması, iştirakçi bir idare anlayışının varlığı, aslına bakarsanız bu işin başlangıcı. Yani sizler, sürecin ortasında olmalısınız. Sizler, o katılımcılık dediğimiz o sistemin tam göbeğinde durmalısınız. Bir ıslahat yapacaksak, bu ıslahatın ana ögeleri gençler olmak zorunda. Bizim de size bu biçimde bir tabanı hazırlamakla ilgili zorunluluğumuz var. Sizin de bu nazaranvleri almak bu nazaranvlere talip olma konusunda kararlı olmanızın mutlak koşul olduğunun altını çizmek istiyorum” sözlerini kullandı.
“Kamuda ‘ben’ diye bir şey yoktur, ‘biz’ vardır”
“İstanbul’da, sizi her vakit dinlemeye hazır, sizinle kurulacak her platformda olmaya en üst seviyede itina göstermeye hazır bir Belediye Lideri olduğumu bilmenizi istiyorum” diyen İmamoğlu, konuşmasını, “Her vakit varım. Lütfen siz de bizimle buluşmaya büyük çaba gösterin. Fikirlerinizi bizimle paylaşmaya büyük uğraş gösterin. Asla önünüzde mahzur olacağını düşünmeyin, hiç bir manisi de tanımayın. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kurumumuz, bütün varlıklarıyla size aittir. Bunu unutmayın. Türkiye’nin bütün kamu kurumları size aittir. Her ne kadar ‘Ben, ben, ben’ cümlesini fazlaca duysanız da bugünlerde bu ülkede, ‘Ben’ diye bir şey yoktur. Kamuya ilişkin her şeyde, ‘Biz’ diye bir şey vardır. O ‘Bizin’ içerisinde de ancak 85 milyon Türkiye’mizin değerli vatandaşları vardır, ancak 16 milyon İstanbul’umuzun değerli hemşehrileri vardır. Bu hislerle geleceğinizin aydınlık olmasını diliyorum” kelamlarıyla noktaladı.
Sarıyer Belediye Lideri Şükrü Genç ve MEF Üniversitesi Rektörü Muhammed Şahin de aktiflikte birer konuşma yaptı. İmamoğlu, aktiflik sonunda ergenlerden gelen fotoğraf çektirme isteklerini karşılıksız bırakmadı.
İBB Lideri İmamoğlu, MEF Üniversitesi’nin Sarıyer Belediyesi Boğaziçi Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Kariyer Günleri”nin açılış konuşmasını yaptı. İstanbul’da bakılırsave, “adil, yeşil ve yaratıcı” tanımlarıyla talip olduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Adil olmayan bir etraf, adil olmayan bir ortamda, kimse hak ettiği hayatı elde etmekle ilgili bir tez ortaya koyma bahtına sahip olamaz. Orada mutlak adaletsizliklerin ortaya koyduğu ortamda, epeyce haksızlığa uğrayan ve ne yazık ki sağlıklı bir hayatı bulamayan insan sayısı çok yüksek olur. hem de yeşil bir kent hayal etmek, olağan olarak ki kıymetli. Zira, insan ömrünün, dünyanın varlığının tehdit altında olduğu bir müddetçte, ‘yeşil’ kavramı dünyada kıymetli başlıklardan bir oburu. Yaratıcı bir İstanbul dendiğinde; teknolojik ve bugünün çağının gereklerini yerine getirebilen ve ona sahip bir nüfusun ortaya koymak istediği kabiliyetlere taban oluşturan bir kent olabilme konusunda bir duyguyu ortaya koymak şart” diye konuştu.
“Sorumlulukları paylaşmadan tahlil bulma bahtımız yok”
Ülkenin ortasında bulunduğu ekonomik şartların “umut kırıcı ve moral bozucu” bir tarafı bulunduğunun farkında olduğunun altını çizen İmamoğlu, şunları söylemiş oldu:
“Burada bilhassa demokrasi, epey değerli bir kavram. Örneğin, yargı bağımsızlığı epey değerli. Yargı bağımsızlığına olan inancın sarsılması, aslında bizim bugün yaşadığımız sorunun değerli bir başlangıcı. Ya da torpile dayalı bir işe alım süreci. Bu ülkede, gençlerle yaptığımız araştırmada büyük bir çoğunluğunda, ‘Ne yaparsam yapayım, çalıştığımın karşılığını alamam’ duygusu hakim. Ve hatta, ‘Bir tanıdığım var mı’ kısmı, kendi kabiliyetinin önünde çıkıyor yapılan araştırmada bir işe girmeyle ilgili sağlayacağı imkanlar doğrultusunda. O bakımdan eğitimin istihdamla örtüşmemesi, ülkede bilhassa eğitime dönük tenkitlerin bir diğer boyutu.
İşte bütün bunlar, şu anda yaşadığımız meselelerin temelinde var olan ve sizleri devir dönem ümitsizliğe iten ya da toplumun geleceğe dair umutlarını kıran birtakım hisler. Biroldukça gencimizin, ülkemizde kendi mesleklerini yürütmektense, farklı işlerde çalışmayı göze alıp yurt dışına gittiğine dair, fazlaca üzücü, yüz binlerce gencimizi içine alan bir istatistikle bizi karşı karşıya bırakıyor. Bunları söylemek durumundayız. Zira yüzleşmeden ya da bunları konuşmadan sorumluluklarımızı üstümüze almadan, bu sorumlulukları paylaşmadan tahlil bulma bahtımız da yok.”
Yanlışları sıraladı
İstanbul’un Türkiye’deki gelişmenin bir aynası olduğunu belirten İmamoğlu, geçmiş periyotta yapılan yanlışların toplumsal yaşama yansımalarını, “Örneğin; İstanbul’a yeni bir İstanbul Havalimanı yapılması, bu biçimde bir tercihin yapılması. Maliyeti 50-60 milyar Euro’yu buluyor ek maliyetleriyle birlikte. Ya da bunu yaparken, 20-30 milyar Euro’luk bir var olan havalimanı yok edilmiş, yok sayılmış olması. Ya da üçüncü köprünün havalimanına temasının yapılmasıyla birlikte, İstanbul’un pak havasını tahminen de ortadan kaldıran süreçle ilgili bir imalatın yapılması. Ya da İstanbul’da ek 2-3 milyon nüfusu taşıyacak olan bir ‘Kanal İstanbul’ projesinin ya da onun etrafındaki o yeni yerleşim nüfusunun İstanbul’a bir vizyon olarak konulması. Ya da geçmişten baktığımızda, yalnızca İstanbul’a bina, inşaat ve yapı üretmek ve kente işte bu yeni nüfusun eklenmesini sağlamak. Yani son 15-20 yirmi yılda, bütün bunlar hayatımıza hayli büyük katkılar sunsaydı, biz sanki az evvelki başlıkları burada sıralar mıydık” kelamlarıyla örneklendirdi.
“İstanbul, nasıl bir İstanbul oldu?”
İmamoğlu, bu kapsamdaki sorularını ve tespitlerini şöyleki lisana getirdi:
“Yani teknolojiye yatırım olsaydı, üretime yatırım olsaydı, geleceğin projeleri, geleceğin birtakım dalları noktasında beşere yatırım yapılsaydı, sanki biz, şu anda bu kentte, öğrencilerin imkansızlıklarını ya da geleceğe dair ümitsizliklerini mi konuşurduk? Bütün bunlar bir yol ayrımıdır pahalı arkadaşlar. Ve bu yol ayrımı hakikat yapılmadığı vakit, bütün bu meselelerle yüzleşirsiniz. Ya da bugün var edilen İstanbul ya da bugün ortaya konan İstanbul, nasıl bir İstanbul oldu? Yani sizler için ya da bu kentte yaşayanlar için bir yer mi hazırlandı, yoksa diğer birilerine mi bir yer hazırlandı? İstanbul’da. İstanbul’da yaşayan ya da yaşamak için, bu ülkenin bireyleri olarak ümit besleyen sizlere umut mu veriyor, bir umut ışığı mı gösteriyor hale geldi, yoksa öteki birilerini mi besler hale geldi? Bütün bunlar derin sorular ve tahlil bulunması gereken sorunlar. Onun için bizim geleceğe dair bakışımızı bu eksen üzerinde değil, tam aykırısı bir eksen üzerine kurma konusunda kararlı bir idare olduğumuzu da söz etmek isterim.”
“Olumsuzluklar epey yakında değişecek”
“bahsetmiş olduğum bütün aksiliklere dair durum, epeyce yakında değişecek” diyen İmamoğlu, “Ve kararlı bir halde bundan ders çıkaran yöneticilerin hala bu ülkede var olduğunu bilmenizi istiyorum. Lakin ‘Bu durum değişecek’ kararlı cümlemin altında yatan, bu ülkede var olan, söylemiş olduğim üzere düşünen yöneticiler ana kaynağı değil. Temel ana kaynağı, yani umudumuzu yeşertecek ve sahiden bu bahsetmiş olduğum dünyayla gerçek manada yarışacak, gerçek işlerle, gerçek üretimle yarışacak bir sureci var etme konusunda bizi umutlandıran şey, siz pahalı gençlersiniz. Gençlerin karar alma süreçlerine dahil olması, iştirakçi bir idare anlayışının varlığı, aslına bakarsanız bu işin başlangıcı. Yani sizler, sürecin ortasında olmalısınız. Sizler, o katılımcılık dediğimiz o sistemin tam göbeğinde durmalısınız. Bir ıslahat yapacaksak, bu ıslahatın ana ögeleri gençler olmak zorunda. Bizim de size bu biçimde bir tabanı hazırlamakla ilgili zorunluluğumuz var. Sizin de bu nazaranvleri almak bu nazaranvlere talip olma konusunda kararlı olmanızın mutlak koşul olduğunun altını çizmek istiyorum” sözlerini kullandı.
“Kamuda ‘ben’ diye bir şey yoktur, ‘biz’ vardır”
“İstanbul’da, sizi her vakit dinlemeye hazır, sizinle kurulacak her platformda olmaya en üst seviyede itina göstermeye hazır bir Belediye Lideri olduğumu bilmenizi istiyorum” diyen İmamoğlu, konuşmasını, “Her vakit varım. Lütfen siz de bizimle buluşmaya büyük çaba gösterin. Fikirlerinizi bizimle paylaşmaya büyük uğraş gösterin. Asla önünüzde mahzur olacağını düşünmeyin, hiç bir manisi de tanımayın. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kurumumuz, bütün varlıklarıyla size aittir. Bunu unutmayın. Türkiye’nin bütün kamu kurumları size aittir. Her ne kadar ‘Ben, ben, ben’ cümlesini fazlaca duysanız da bugünlerde bu ülkede, ‘Ben’ diye bir şey yoktur. Kamuya ilişkin her şeyde, ‘Biz’ diye bir şey vardır. O ‘Bizin’ içerisinde de ancak 85 milyon Türkiye’mizin değerli vatandaşları vardır, ancak 16 milyon İstanbul’umuzun değerli hemşehrileri vardır. Bu hislerle geleceğinizin aydınlık olmasını diliyorum” kelamlarıyla noktaladı.
Sarıyer Belediye Lideri Şükrü Genç ve MEF Üniversitesi Rektörü Muhammed Şahin de aktiflikte birer konuşma yaptı. İmamoğlu, aktiflik sonunda ergenlerden gelen fotoğraf çektirme isteklerini karşılıksız bırakmadı.