Akronik nedir ?

BebekBakicisi

Global Mod
Global Mod
Akronik Nedir? Bir Zamanın İçinde Kayıp Hikâyeler

Selam dostlar,

Bu akşam sizlerle biraz farklı bir hikâye paylaşmak istiyorum. Belki bazılarınız “akronik” kelimesini duymuştur, belki de ilk defa karşılaşıyorsunuz. Ama inanın bana, bu sadece bir edebiyat terimi değil… Zamanın, hatıraların, pişmanlıkların ve tesadüflerin iç içe geçtiği bir duygudur aynı zamanda.

Hikâyemizi anlatırken hem erkeklerin çözüm arayan aklını hem kadınların kalpten kurduğu bağları göreceksiniz. Çünkü “akronik”, sadece bir kavram değil; bazen bir insanın yaşam biçimi haline gelir.

---

1. Bölüm: Zamanın Kırıldığı Gün

Mert, otuzlu yaşlarının başında bir veri analistiydi. Hayatı planlı, stratejik, netti. Her sabah aynı saatte kalkar, kahvesini aynı fincanda içerdi.

Bir gün, eski bir kutunun içinden çıkan sararmış bir mektup her şeyi değiştirdi. Mektup, üniversite yıllarından eski sevgilisi Elif’e aitti. Yazılmamış, gönderilmemiş bir mektup…

Kâğıdın üstünde şu cümle yazıyordu:

> “Zamanı düz bir çizgi sanıyoruz, oysa bazen bir an, bütün geçmişi yeniden yazıyor.”

Mert, bu cümleyle donakaldı.

Çünkü o an fark etti ki, hayat dediği şey kronolojik bir düzende akmıyordu.

Bazı anılar, bazı pişmanlıklar, bazı cümleler… Hep aynı yere dönüyordu.

---

2. Bölüm: Elif’in Hafızasında Donmuş Bir Zaman

Elif ise bir psikoterapistti. İnsanların duygularını çözmeye çalışırken, kendi duygularının labirentinde sık sık kaybolurdu.

Bir gün bir danışanı ona şöyle demişti:

> “Geçmiş geçmiyor Elif Hanım. Sanki zaman bazen duruyor, bazen geri akıyor.”

O gün eve dönerken pencereden dışarı baktı; gökyüzü tıpkı anılar gibi parçalıydı.

O da aynı şeyi hissediyordu. Bazı anlar hiç geçmiyordu.

Bazı sözler, yıllar geçse bile aynı acıyla yankılanıyordu.

O an içinden geçirdi: “Belki de ben akronik biriyim. Zaman bana düz yürümüyor.”

---

3. Bölüm: Akronik Hayat — Zamanın Çizgisel Olmadığı Gerçek

“Akronik”, dostlar, “zaman sırasına göre ilerlemeyen” anlamına gelir.

Edebiyatta bu terim, olayların kronolojik sıraya göre anlatılmadığı, geçmiş-şimdi-gelecek arasında gidip gelen eserler için kullanılır.

Ama aslında bu sadece bir anlatım biçimi değil, bir yaşama biçimidir.

Hepimiz bazen akronik yaşarız.

Bir kokuda çocukluğumuza döneriz.

Bir şarkıda kaybettiğimiz birini yeniden duyarız.

Bir cümlede yıllar önceki pişmanlığımız yankılanır.

Mert için bu, eski bir mektupla başladı.

Elif için, bir danışanının cümlesiyle.

İkisi de farkında olmadan, aynı duygusal zaman döngüsünün içindeydi.

---

4. Bölüm: Erkeklerin Stratejik Zamanı

Mert’in zihni her şeyi çözümlemeye alışkındı.

O, zamanı bir algoritma gibi düşünürdü.

“Eğer şu an bu kararı verirsem, gelecekte şu sonuç olur” derdi.

Ama akronik düşünce, bu formülü yerle bir etti.

Bir akşam bilgisayarının başında otururken, o mektuptaki cümleyi defalarca okudu.

Veri seti gibi anlamaya çalıştı:

> “Zamanı düz bir çizgi sanıyoruz, oysa bazen bir an, bütün geçmişi yeniden yazıyor.”

İçinden geçirdi:

“Demek ki bazı anlar, geçmişteki verileri yeniden düzenliyor. Belki de hatıralar, insanın duygusal algoritması.”

Bu noktada erkeklerin bakış açısı devreye giriyor: çözüm arayışı.

Mert geçmişini analiz etmeye başladı. Nerede hata yaptığını, hangi anı değiştirse bugün ne olurdu…

Ama zaman, bir denklem değildi. Ve o, bunu yeni yeni anlıyordu.

---

5. Bölüm: Kadınların Duygusal Zamanı

Elif için zaman bir duygu akışından ibaretti.

Bir insanın yaşadığı her şey, kalbinin ritmine göre anlam kazanıyordu.

Bir gün ofisinde, danışanlarından biri ağlarken, kendi içinde şu cümle yankılandı:

> “Zamanı düz yürütmek istiyoruz ama kalp, daima geri dönüyor.”

O da geçmişine dönmüştü.

Mert’in onu yarım bırakışı, hiç bitmemiş bir cümle gibiydi.

Belki de onunla konuşsa, zamanı yeniden akıtabilirdi.

Ama bazen kadınlar konuşmaktan çok anlamayı seçer.

Elif de öyle yaptı. Onu affetmek için değil, anlamak için hatırladı.

Kadınların ilişkisel yaklaşımı burada devreye giriyor:

Zamanı bir savaş alanı değil, bir duygusal bağ dokusu olarak görürler.

Elif için akroniklik, geçmişle barış yapmanın başka bir yoluydu.

---

6. Bölüm: Zamanın Kesiştiği An

Aylar sonra Mert ve Elif, bir tesadüf eseri aynı kitapçının şiir bölümünde karşılaştılar.

Rafın üzerinde duran kitap: “Zamanın Anatomisi”.

İkisi de aynı anda uzandı. Eller birbirine değdi.

Kelimeler o an anlamını yitirdi.

“Sen hâlâ şiir okur musun?” diye sordu Mert.

Elif gülümsedi: “Şiir değil, zamanı okumaya çalışıyorum artık.”

O an ikisi de fark etti ki, geçmiş, şimdi ve gelecek bir çizgi değil, bir daireydi.

Ve o dairenin ortasında hâlâ birbirlerinin sesleri vardı.

---

7. Bölüm: Akronik Hayatın Bilgeliği

“Akronik” sadece bir anlatım tekniği değildir.

Bazen bir bakışta, bir sessizlikte, bir yarım kalmış cümlede kendini gösterir.

İnsan, geçmişten bağımsız yaşayamaz.

Ama geçmişiyle barışırsa, o zaman döngüsünü yönetebilir.

Mert artık biliyordu:

Zamanı çözmeye değil, yaşamaya çalışmak gerek.

Elif de anlamıştı:

Zaman, bazen kalbin attığı yerde durur.

---

8. Bölüm: Forumdaşlara Bir Soru

Dostlar, siz hiç akronik yaşadınız mı?

Bir şarkıda geçmişe gidip, sonra bugüne dönemediniz mi?

Bir anı, yıllar sonra yeniden yaşadığınızda kalbiniz “şimdi mi, geçmiş mi?” diye sormadı mı?

Belki hepimiz biraz akroniğizdir.

Çünkü zaman sadece saatlerde akmaz; bazen bir gülümsemede, bazen bir pişmanlıkta takılı kalır.

Sizce akronik olmak bir lanet mi, yoksa hayatın bize sunduğu ikinci bir şans mı?

Yorumlarınızı bekliyorum, çünkü belki de hepimizin hikâyesi bir yerlerde kesişiyor — tıpkı Mert ve Elif’in zamanı gibi.
 
Üst